Gelişmiş yeni medya sanat teknolojilerini tuval olarak kullanan Çağdaş Medya Sanatçısı ve Akademik Sanat Araştırmacısı Hakan Yılmaz; kendi kültüründe köklenen, dijital sanat alanında üretim yapacak yeni sanatçılar yetiştirmeyi misyon edinen, meraklı ve üretimin heyecanını her an içinde taşıyan bir sanatçı.
Hakan Yılmaz ile yaptığımız sohbetin her kelimesinde, geleneksel Türk sanatlarına ve Anadolu coğrafyasında köklenen kültüre hayranlığını gözlemek mümkün. Bu hayranlığı ve merakı ile ortaya koyduğu eserleri de izleyenleri büyülüyor.
LED heykeller, AI güdümlü sanat enstalasyonları, projeksiyon haritalamalar, gerçek zamanlı üretken grafikler, AR ve VR ile deneylerden eserler üreten Yılmaz, ilhamını ise “Kendi kültüründe köklenemeyen bir sanatçı hiçbir kültürde köklenemez” sözünden alıyor.
Deneysel sanat olarak başlayan ancak ortaya çıktığı günden bu zamana yetişen nesillerin teknolojiye hakimiyetiyle hızla gelişen dijital sanatta, eserleri ve başarıları ülke sınırlarını aşmış biri olarak sizin dijital sanatla tanışma ve ilerleme sürecinizi kısaca dinlemek isteriz.
14 yaşında babamın bana aldığı Amiga isimli çok ilkel bir bilgisayarda oyun oynamaya çalışırken başladı her şey. Mouse ve ekranı olmayan bu bilgisayarda, sadece kodlar yazarak bir şeyler yapılabiliyordu. Henüz internet de olmadığı için, bir kitaptan bakarak bazı basit animasyon kodları yazmaya başlamıştım ve bu çıkan animasyonları oyun sanmıştım. Dans eden fare (Dancing Mouse) isimli bir animasyonun kodlarını yaklaşık 3 ayda yazıp, 8 piksellik bir fare animasyonu yapmıştım. Yaşadığım heyecan aklıma geldiğinde hala gözlerim parlıyor, aklım karışıyor ve nabzım yükseliyor. Bilgisayar ile ilişkim bu şekilde başladı ve aslında çok da değişmedi, hala bilgisayar en sevdiğim oyuncağım. Hala o heyecanı ve mutluluğu arıyorum. Bazı çalışmalarımı bitirdiğimde, ekranın karşısında saatlerce bakakalıyorum ve çocukken hissettiğim o duygulara benzer duygular yaşıyorum. Karar noktamda, eğer bir çalışmanın sonunda bu hisleri yaşamıyorsam, o eseri yayınlamıyorum. Çoğunlukla her şeyi silip baştan yapıyorum.
Sanat tarihi alanında akademik eğitimi olan biri olarak dijital sanatın bir akım mı, trend mi olduğunu sorsak… Yani dönemlerle ifade edilen ve sanatçılarıyla anılan sanat tarihinde dijital sanat nasıl yer ediniyor, edinecek?
Bence dijital sanat, sanatta yeni bir dönem. Şu anki literatürde, dijital sanatlar, çağdaş sanatın bir uzantısı gibi yazılıyor. Bunun değişeceğinden adım gibi eminim. Sanat Tarihine dönüp baktığınızda,
sanatın üretim, tüketim, sergileme ve takas edilme biçimleri değiştiğinde; çoğunlukla sanatta dönemler değişir. Bugün içinde olduğumuz dönemde tüm bu değişimler gerçekleşmiş durumda. Gelecekte sanat tarihçileri, dijital sanatın yeni bir dönem olduğunu yazacaklar. Dijital sanat dönemi içinde belirgin bazı akımlar oluşmuş durumda; kripto sanat, yapay zekâ güdümlü sanat, veri güdümlü sanat belirgin yeni sanat akımları.
Sanat üretiminde; yerleşik kültürden beslenme ya da o kültüre başkaldırma duygusu vardır diye düşünüyorum. Eserlerinizde kültürel öğeler ve bu ögelerin hikayeleri öne çıkıyor. Dijital sanat toplumumuzda gelecek, fütürizm, başka dünyalar gibi bir algı oluştururken, aslında dijital sanatın da kültürden beslendiğini gösterdiğiniz harika eserler ortaya koyuyorsunuz. Kültürün sanatınızdaki önemini sormak isterim.
Ben bir sanat tarihçisiyim ve eserler öncesindeki araştırma süreçlerimin hemen hepsi, sanat tarihi üzerine oluyor. Profesyonel sanatçılar için, ilham diye bir şey yoktur; araştırma diye bir şey vardır.
Ben Müslüman bir ailenin çocuğu olduğum için, batı sanatını çok okumama rağmen, Türk sanatı kadar kafama oturmuyor. Çünkü batı sanatını gerçekten kavrayabilmek için, iyi bir Hristiyan olmanız gerekir.
Geleneklerini, kültürel değerlerini, hikayeleri ve efsaneleri çocukluğunuzdan beri bilmeniz gerekir.
Aksi halde batı sanatındaki hikayeler hep bir boşlukta kalır ve araştırmalarınız yüzeysel araştırmalar olarak kalır. Bunu yapamayacağım için hep kendi kültürüme eğildim, çünkü düğün nedir, yas nedir, ağıt nedir, bayramlar nasıl olur gibi kültürel değerlere sahibim ve bunları kavramam çok daha derinlikli oluyor.
Geleneksel sanatlar tarafında, olağanüstü bir hazinenin üzerinde oturduğumuzun farkındayım ve buradaki bu kıymetli estetiğin, köhne sanat algısından kurtarılmaya değer olduğunu düşünüyorum.
Geleneksel sanatları, geleneksel olmayan metotlar ile üretmeyi denememin temel sebebi, “inove edilmeyi hak ettiğini düşünmem. Bu yazıyı okuyan sanatçı adaylarının kulağına naif bir küpe hediye etmek isterim;
“Kendi kültüründe köklenemeyen bir sanatçı hiçbir kültürde köklenemez.”
Bu söz, okul yıllarımda aklıma yazılan ve hiçbir zaman aklımdan çıkmayan bir öğüt.
Umarım genç sanatçı adayları için ilham verici olur.
Ebru sanatını, minyatürü, bu coğrafyada oluşan desen, motif ve sembolleri dijitale taşımanızdaki motivasyon kaynağınız bu olsa gerek.
Kesinlikle, haydi bir daha söyleyelim;
“Kendi kültüründe köklenemeyen bir sanatçı hiçbir kültürde köklenemez.”
Eserlerinizi oluştururken hazırlık sürecinizden biraz bahsedebilir misiniz?
Eser üretimlerinde ilk adım, araştırma yapmaktır. Okuma, dinleme, izleme, deneyimleme, bir bilene sorma şeklinde gidiyor. Peki ama araştırma yapacağımız konuyu nasıl ve nereden buluyoruz?
Bu sorununda cevabını çok seviyorum: “Merak”
Bir sanatçıda en olması gereken vasıflardan birinin bu olduğunu düşünüyorum, meraklı olmak. Merak edip, araştırınca karşıma çok ilgi çekici, şaşırtıcı şeyler çıkıyor; sonra bunları size de göstermek istiyorum.
Bu göstermek istediğim şeylerin linklerini size atsam, vakit bulup okuyamayacağınızı biliyorum, herkes çok meşgul ve yoğun oluyor. O yüzden o bilgileri, ilgi çekici eserler haline getirip paylaşıyorum.
Sözün özü, her şey merakla başlıyor. Ardından araştırma yapmak geliyor, sonra bu bilgiler, fikir tohumlarına dönüşüyor, bu tohumları kâğıda kaleme, yazıya dönüştürüyorum, eskizler yapıyorum. En sevdiğim kısım burası. Çünkü bir eser için en önemli olan bu kısmı yapmak bedava. Hayal ettiğiniz şeyleri, gerçek yapmanın en etkili yöntemi, hayalinizi yazmak, çizmektir. Yazılmış, çizilmiş bir hayal, artık hayal değildir. Gerçek dünyada bir varlığı vardır. Sonra bunu esere dönüştürmek için defalarca denemek kalır.
Eserin ne kadar etkileyici olacağı, bu fikre ne kadar değer verdiğiniz ve bu fikri kaç kez denediğiniz ile ilgilidir. “Hakan Yılmaz” işi dediğiniz işlerin hemen hepsi ortalama 12 kez baştan yapılıyor.
“Sonsuzluk Kapıları” serginiz çok beğenildi. Proje sürecinden ve ziyaretçilerin yaklaşımlarından bahseder misiniz?
Sonsuzluk kapıları, sanatçı dostum SeydAhmed ile geliştirdiğimiz bir koleksiyon. Fikir babası ve baş tasarımcısı yine SeydAhmet. Fiziksel olarak korunmasından endişe duyduğumuz, eşsiz çini çalışmalarını dijital ortamda korumanın bir yolunu arıyorduk. O sırada NFT kavramı yükseliyordu. NFT’ler blok zinciri üzerinde, merkeziyetsiz bir yapıda sonsuza kadar saklandığı için, bunun iyi bir fikir olacağını düşündük.
Mezopotamya coğrafyasında bugüne kadar yapılmış en ikonik çini çalışmalarını araştırarak yola çıktık.
Bu eserleri dijital sanat eserlerine dönüştürürken kullandığımız animasyon tekniğinin tek bir amacı vardı;
tamamı insan eli ile hesaplanmış ve çizilmiş bu orijinal eserlerin ne kadar kusursuz olduğunu vurgulamaktı.
Dijital ortamlarda basit bir kaleydoskop algoritması ile desenleri, sonsuz döngülere soktuk ve hareket ettirdik. Eğer orijinal tasarımlarda, geometrik bir kusur varsa, bu döngüler içinde rahatsız edici çizgiler çıkacaktı. Aldığımız sonuç hem bizi hem de binlerce izleyiciyi çok şaşırttı. Çünkü 45 parçalık koleksiyon içinde hiçbir çizgi üst üste gelmiyor ve hiçbir rahatsızlık hissi uyandırmıyordu.
Bu eserleri hem NFT yaptık hem de birçok sergiye sunduk. Eserlerin orijinalleri gelecek nesillere kalmayabilirdi, ama bu dijital kopyaları hep var olacaktı. Bu bir sanat tarihçisi ve sanatçı olarak beni derinden tatmin eden bir amaçtı.
Semazenler serginizden bahsetmeden geçmek olmaz. 36 parçadan oluşan bir koleksiyondu. Bakış açınız, imgeler ve proje bambaşka bir dünya oluşturdu. Bu serisinin devamı gelecek mi?
Semazenler serisi, benim içime dert olan bir sohbetin ürünüdür. Semazenlik, bu coğrafyadaki en derin, en sofistike ve en kadim olgulardan biridir. Pamuklara sarılması, el üstünde tutulması ve devam edebilmesi için her türlü desteği hak eden bu kültür maalesef yok olup gidiyor.
Çünkü günümüzde bir gencin semazen olarak hayatını idame ettirmesi mümkün görünmüyor. Bir semazen dostumun şu sözleri aklımda çıkmıyordu; “Reklam filmlerinde tanıtım öğesi olmaktan, bir sahnede gösteri öğesi olmaktan ileriye gidilemez oldu. Hiçbir genç semazen, sadece semazen olarak hayatına devam edecek imkanları bulamaz.”
Peki dünyanın son semazeni nasıl biri olacak?
O bir insan olamazdı, çünkü hayatını bu şekilde devam ettiremezdi. Bu olsa olsa bir robot olabilirdi, yemeden içmeden, kazanmadan sadece bu kültürü yaşatmaya programlanmış bir robot ancak bu işi yapabilirdi. Bu yüzden 36 semazen tasarladım. Bu robotlar, yemeden içmeden, geçim derdine düşmeden sema döneceklerdi.
Neden 36?
Çünkü dergahlarda Mevlâna payı diye bir kavram vardır, her bağış her destek 9 ve 9’un katları olarak yapılırdı. Koleksiyon içindeki semazenlerden sadece 1 tanesi sema pozundadır, diğer 35 tanesi dinleme pozisyonundadır. Sonsuza kadar bu öğreti devam etsin istediğim için bu şekilde tasarlamıştım.
Semazenler serisi gelecekte, dijital bir oyunun parçası olacak şekilde tasarlandı. Cyber Sultans isimli koleksiyonun içindeki ruhban sınıfını oluşturacaklar. Ayrıca bir heykel denemesi üzerinde de çalışmaktayım ama sanrım sonsuza kadar bitiremeyeceğim : )
Dijital sanatın gelişimi, yeni deneyimler, deneyler ve keşiflerle heyecan verici bir süreçte ilerliyor. Siz de bu yolculukta farklı platformlarda projeler ve eğitimlerle gelişime katkı sağlıyorsunuz. Bu çalışmalardan bahseder misiniz?
Dijital sanatlar ne kadar teknoloji tabanlı olsa da sanat öğrenimi usta-çırak ilişkisine ihtiyaç duyar. Eser üretmek için gerekli yazılımları bilmek, iyi bir sanatçı olmaya yetmez. Bu sebeple hem stüdyomda hem de online mecralarda bu sanatı öğrenmek isteyen genç sanatçı adaylarına destek vermek, yol göstermek, elinden tutmak ve ön ayak olmak benim vazifemdir. Eğer bu alanda sanat eserleri üretecek yeni sanatçılar yetiştirmezsem, bu alanın gelişip büyümesine yeterince katkı sağlamamış olurum. Bu düşünceler de yine okul zamanından aklımda kalan bir söz yüzünden sanırım.
Onu da şuraya iliştirmek isterim.
“Ustanın iyisi, usta yetiştirendir.”
NFT, ülkemizde merak uyandıran, bir anda herkesin dahil olmaya çalıştığı ve yine aynı hızda “e sıradaki” diye geçtiği bir konu. Bu konuda da çeşitli projeleriniz bulunuyor bunlar hakkında bilgi alabilir miyiz?
Dijital sanatlar, henüz çok yeni bir sanat alanı, kalıcı olacak eserler vermesi zaman alabilir. Dolayısıyla bu alana biraz şefkatle yaklaşmak gerektiğini düşünüyorum. Geleneksel sanat üretimlerine nazaran hızlı ve erişilebilir olması dolayısıyla çok hızlı ve farklı birçok eser, sanat severlerin tüketimine sunuluyor. Dijital eserler, dijital ortamlarda doğuyor ve çoğunlukla dijital mecralarda sergileniyor; bu hız ve erişlilebilirlik, birçok sanat severi uzun bir süre boyunca tatmin edecek diye düşünüyorum.
Bugün NFT’ler birer yatırım aracı gibi görünüyor, zamanla evlere gireceğini ve estetik faydasının öne çıkacağına inanıyorum. Dijital eserleri insanların evlerinde sergileyebileceği birçok denemem var. Erken ve güçsüz denemeler olduğunu biliyorum fakat, o an geldiğinde hazır olabilmek için sürekli deniyor olmam gerektiğinin bilincindeyim.
Umarım beklediğimiz günler yakındır.
Üzerinde çalıştınız yeni projeleriniz nelerdir?
Üzerinde çalıştığım birçok projem var; dijital alanda sanat yapmanın güzelliklerinden biri de bu sanırım, birçok bilgisayar ile birçok fikir üzerinde çalışıyorum. Dünya iklim zirvesi (COP27) için hazırladığımız sergimiz “Evimin Yolları” isimli sergimizi İstanbul’da sergilemek için hazırlanıyoruz. İklim değişimi üzerine yeni bir sergi hazırlığı içindeyiz.
Projeler şekillendikçe kişisel Instagram hesabım; @hakanyilmaz.io ‘dan düzenli olarak yayınlayacağım. Ayrıca, röportajımızın tamamını okuyan, bana zaman ayıran tüm Kreaktivist okurlarına çok teşekkür ediyorum.
Hakan Yılmaz’ın kusursuz teknikle dokunduğu dijital sanat dünyası, kültürel zenginlikle harmanlanarak öne çıkıyor. Sanatçının eserleri, gelenekle geleceği bir araya getirirken, izleyenleri etkileyici bir sanat serüvenine davet ediyor; Hakan Yılmaz, dijital sanatın sınırlarını aşarken, sanatseverlere unutulmaz bir yolculuk vadediyor. Yılmazın son çalışmalarını Instagram profilinden takip edebilirsiniz.