Paylaş:
Kültür, sanat, edebiyat, medya, tasarım, eğlence gibi yaratıcı sektörlerdeki büyüme, gelişme ve ilerleme, 21. yüzyılda hızını artırmıştır. “Yaratıcı endüstrilerin şafağı” ifadesi, günümüzün yaratıcı alanlarında meydana gelen değişim, gelişim ve toplumsal etkileşimleri bütüncül bir şekilde ifade ettiğinden bu yazının başlığındaki bilinçli bir seçimdir. Nitekim bu yüzyılda dijital teknolojiler/yapay zekâ, sanat ve tasarım alanındaki yaratıcılık, sürdürülebilirlik, kültürel çeşitlilik, koruma, kültür endüstrisi gibi kavramların ortak bağlamlarda kullanıldıkları ve bu bakımdan iş birlikleri dikkat çekmektedir. Bu bakımdan yaratıcı alanlardan oluşan çeşitli disiplinlerin bir araya gelmesiyle yeni, özgün ve yaratıcı eserler ortaya çıkabilmektedir.
Doç. Dr. Kübra YILDIZ ALTIN
Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Halkbilimi Bölümü Öğretim Üyesi
Dijital medyanın yükselişi, sanal gerçeklik uygulamalarının artışı, kültürel içeriklerin küresel olarak paylaşılması, sürdürülebilir kalkınmanın vurgulanması gibi olgular son dönemin toplumsal, kültürel ve ekonomik değişimlerinin itici güçleri durumundadır. Bunlar ayrıca yaratıcı endüstrilerin önemliliğini gün geçtikçe artırmaktadır. Nitekim yaratıcı endüstriler, ekonomik büyüme, istihdam yaratma, refah sağlama, kültürel çeşitliliği destekleme ve toplumsal etkileşimi artırma gibi bulundukları bölgeye ve ülkeye önemli katkılarda bulunabilecek etkililiktedir. Yine de burada yaratıcı endüstrilerin, toplumların değerlerini ve perspektiflerini şekillendirebilecek derecede güçlü bir etkiye sahip olmaları sebebiyle bu alanlarda sorumluluk bilinciyle hareket edilmesinin büyük bir önem taşıdığının belirtilmesinde fayda vardır.

Yaratıcı Endüstrilerin Kavramsal Temelleri ve Evrimi
21. yüzyıl, yaratıcılık ve inovasyonun/yeniliklerin ön planda olduğu bir çağa tanıklık etmektedir. Böyle bir dönemde yaratıcı endüstriler kilit rolde yer almaktadır. Bu bağlamda yaratıcı endüstri, yaratıcılığa dayalı ekonomik faaliyetleri ifade etmekte olup kültürel ve sanatsal ürünlerin üretildiği, dağıtıldığı ve ticaretinin yapılarak tüketildiği sektörlere verilen genel bir isimdir. Bu endüstri, adında da anlaşılacağı üzere içinde yaratıcılık barındıran sektörleri içermektedir. Film, televizyon, müzik, yayıncılık, reklam, video oyunları, tiyatro, moda, tasarım, sanat, edebiyat gibi alanlar bunlardan birkaçıdır. Yaratıcı endüstriler, teknolojik ilerlemeler, küreselleşme ve dijitalleşme (dijital medya, sanal gerçeklik, artırılmış gerçeklik, …) gibi faktörlerle sürekli olarak evrim geçirmektedir. Bu endüstrilerde faaliyet gösteren kişiler, yaratıcı aktörler olarak tanımlanmaktadır. Ancak yaratıcı endüstri, yaygın bilinen görüşün aksine, nispeten eski bir kavramdır. Bu kavram 20. yüzyılın başlarından itibaren sıklıkla kullanılmakla birlikte J. Hartley, kavramın endüstrinin kullanımda olduğu ülkelerde 18. yüzyılın ortalarında şekillendiğine dikkate çekmektedir.
Yaratıcı endüstriler, temelde kültür ve ekonomi arasındaki etkileşimi vurgulayarak yaratıcılığın ekonomik değer yaratma potansiyelini ortaya çıkartmaktadır. Bu endüstriler genellikle yaratıcılığa, özgünlüğe ve kültürel çeşitliliğe dayalı olarak şekillendiklerinden ticaret ve ekonominin niteliklerini zenginleştirebilecek yetkinliktedirler. Bu bağlamda yaratıcı endüstrilerin tanımlamaları, tanımı yapan kurumlara bağlı olarak değişkenlik göstermektedir. DCMS’nin tanımlamasında “bireysel yetenek, yaratıcılık, fikri mülkiyet hakları, refah yaratma”; UNCTAD’ın tanımlamasında “yaratıcılık, entelektüel sermaye, mal ve hizmetin yaratımı, üretimi ve dağıtımı”; BM’nin tanımlamasında “sanat, kültürel miras, ürün, hizmet ve eylem üretiminin geliştirilmesi ve dağıtılması”; WIPO’nun tanımlamasında “telif ve telif hakları” ve Avrupa Konseyi’nin tanımlamasında “yaratıcı mal, yaratıcı hizmet, üretim, dağıtım ve sektörel bütünleşme” vurguları dikkat çekmektedir. Ancak yaratıcılık alanlarında gerçekleşen hızlı değişim ve evrilmeler, sınıflandırmanın zamanla güncellenmesinin ve genişleyen bir perspektife sahip olmasının gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Yaratıcı endüstrilerin tanımlanması kurumlara göre farklılaştığı gibi sınıflandırılması da benzer bir biçimde çeşitlilik göstermektedir. Alanda sıklıkla karşılaşılan sınıflandırma Dijital, Kültür, Medya ve Spor Komisyonu (DCMS) tarafından yapılan tasniftir. Bu tasnif, iş kollarına göre yapılan bir gruplamayı ve bu gruplama ile ilişkili alt sektörleri içermektedir. Bunlar reklamcılık ve pazarlama; mimarlık; tasarım ve moda tasarımı; film, TV, video ve radyo; yazılım ve bilgisayar hizmetleri; yayıncılık; müzik, performans ve görsel sanatlar ile diğer yaratıcı sektörler olarak sıralanmaktadır (DCMS, 2013). Sınıflandırmada görüleceği üzere yaratıcı endüstriler, küresel ekonomide önemli bir rol oynayan dinamik ve büyüyen bir alandır. Geniş bir yelpazede faaliyet gösteren bu endüstrilerin karmaşıklığı ve çeşitliliği nedeniyle onların dünyadaki kesin istihdam ve ekonomik hacimlerinin sınırlarını belirlemek zordur. Bu alandaki istihdam ve ekonomik katkılar, ülkeden ülkeye, sektörden sektöre büyük farklılıklar gösterebilmektedir. Yine de yaratıcı endüstriler özellikle gelişmekte olan ülkeler için refah, istihdam ve sürdürebilir kalkınma temelinde önerilecek politikaların odağında görülmektedir.

Dijitalleşme ile Yaratıcı Endüstrilerde Dönüşüm
Günümüzde dünya genelinde çok sayıda insan, yaratıcı endüstrilerde çalışmaktadır. Bu istihdam sanatçılardan tasarımcılara, medya uzmanlarından yazılım geliştiricilere kadar geniş bir yelpazeyi içermektedir. Bu bakımdan yaratıcı endüstrilerin küresel ekonomideki ekonomik katkısı büyük ve giderek artan bir eğilim göstermektedir. Nitekim özellikle kültür ve eğlence sektörleri, birçok ülkenin gayri safi yurt içi hasılasının önemli bir parçasını oluşturabilecek etkililiktedir. Yine de sanal gerçeklik, artırılmış gerçeklik, yapay zekâ olmak üzere son dönemde belirgin bir biçimde görülen dijitalleşmeler, teknoloji ve inovasyonun hızla geliştiği bir alan olarak bilinen yaratıcı endüstrilerin gelecekteki potansiyelinin belirleyicisi olacak konumdadır.
Yaratıcı endüstriler, büyük bir potansiyel barındırmaktadır. Bu potansiyeli sağlayan noktalardan birini yumuşak güç kavramı ile açıklamak mümkündür. Politik, ekonomik veya askeri güç kullanımı olmaksızın bir ülkenin diğer ülkeler üzerinde etki oluşturmasını ifade eden yumuşak güç, bir ülkenin kültürel cazibesi, eğitim sistemleri, diplomatik çabalar, ideolojik etkileme ve diğer benzer unsurları aracılığıyla diğer ülkeleri etkileyebilmesini ifade etmektedir. Yaratıcı endüstriler, bu yumuşak güç unsurlarının önemli bir parçasını oluşturabilecek etkidedir. Nitekim bir ülkenin yaratıcı endüstrilerinin uluslararası alanda etkin olması, o ülkenin kültürel ürünlerinin, sanat eserlerinin ve yaratıcı çıktılarının dünya genelinde beğenilmesi ve takdir edilmesiyle bağlantılıdır. Örneğin, ülkenin film endüstrisi uluslararası film festivallerinde ödüller kazanabilir, müzik sanatçıları dünya çapında popülerlik kazanabilir ve edebiyat eserleri çeşitli dillere çevrilebilir. Bu tür gelişmeler, bir ülkenin kültürel etkisinin artmasına ve uluslararası alanda daha fazla tanınmasına katkıda bulunabilir.
Yaratıcı endüstrilerin yumuşak güç olarak kullanılması, kültürel diplomasi ve uluslararası ilişkiler bağlamında ülkeler arasındaki ilişkileri güçlendirmek, anlayışı artırmak ve ortak kültürel değerleri vurgulamak için kültürel alışveriş ve iş birliği için fırsatlar içermektedir. Bu tür bir etkileşim, sadece ekonomik ve politik bağlamda değil, aynı zamanda insanlar arasındaki duygusal bağları da güçlendirerek daha sürdürülebilir bir etki yaratabilecek potansiyeldedir. Sonuç olarak yaratıcı endüstriler, kültürel zenginliği ve küresel iletişimi destekleyerek, toplumların daha açık ve bağlantılı olmalarına katkıda bulunabilecek yetkinliktedir.
Türkiye’de Yaratıcı Endüstrilerin Geleceği ve Stratejik Önemi
Türkiye, yaratıcı endüstrilerde bir dizi önemli sektöre sahiptir ve bu sektörlerde büyüme potansiyeli göstermektedir. Bu alanda öncelikli olarak Türk televizyon dizileri, uluslararası alanda büyük popülerlik kazanmış durumdadır. Yerel yapımların yanı sıra, Türk oyuncu ve yapımcılar uluslararası projelerde yer almaları ve bunun yanı sıra Türk sinemasında kendine özgü tarz ve anlatımlarıyla uluslararası alandaki organizasyonlardan ödülle dönmeleri dikkat çekmektedir. Bir diğer sektör olan Türk tasarım ve modası, geleneksel ve çağdaş unsurları bir araya getirerek kendine özgü bir tarza sahiptir. Örneğin İstanbul, tasarım fuarları ve moda etkinlikleri ile uluslararası modanın önemli merkezlerinden biri haline gelmiş durumdadır. Bu bakımdan yerli tasarımcılar da uluslararası moda haftalarına katılan özgün tasarımları ile söz sahibi olmuş durumdadır. Halihazırda İstanbul, günümüzde tasarım alanında UNESCO Yaratıcı Şehirler ağına dahil edilmiştir. Türkiye, zengin kültürel mirasının oluşturduğu el sanatları alanında da dikkat çekmektedir. Nitekim Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2019 verilerine göre Türkiye’nin görsel sanatlar, mimarlık, tasarım ve el sanatları gibi kültürel miras temelli geleneksel ürünlerinin ihracatı son beş yılda 112 milyara ulaşarak kayda değer bir etkiye sahip olmuştur (AA, 2019; TÜİK, 2019).
Türkiye zengin bir kültürel sermayeye sahip olup kültürel mirasıyla öne çıkmaktadır. Nitekim UNESCO Yaratıcı Şehirler ağına dahil olan sekiz şehirde zanaat ve halk sanatları ile müzik dikkat çekmektedir. Ayrıca Türkiye, zengin bir halk mutfağına sahip olması bakımından gastronomi alanında da UNESCO’nun uluslararası listesinde kendine yer edinmiş durumdadır.
Türkiye’nin yaratıcı sektörleri, özellikle kültürel sermayesi, zenginliği, çeşitliliği yanında genç nüfusu ve yaratıcı potansiyeli ile desteklenmektedir. Bu bakımdan uluslararası iş birlikleri, dijitalleşme ve sürdürülebilirlik gibi konularda yapılacak yatırımlar ve geliştirilecek politikalar, Türkiye’nin yaratıcı endüstrilerdeki etkisini artırabilir. Sonuç olarak Türkiye’nin barındırdığı zengin kültürel mirası, yaratıcı endüstriler için önemli bir potansiyel taşımaktadır. Bu açıdan yaratıcı endüstri bağlamında ele alınması gereken öncelikli konulardan birisinin belki de birincisinin yerel, bölgesel ve/veya ulusal ölçekte yaratıcılık potansiyellerinin tespit edilerek bir kültürel miras yönetim planının hayata geçirilmesidir. Nitekim son dönemdeki gelişmeler, geleceğin yaratıcı endüstrilerin temelleri üzerinde yükseleceğini örneklemektedir.