Paylaş:
Kültürel yaratıcı endüstriler, hem ekonomik büyümenin hem de kültürel çeşitliliğin temel motorlarından biri olarak öne çıkıyor. Yaratıcılık, inovasyon ve kültürel ifade biçimlerinin kesişiminde konumlanan bu endüstriler; medya, tasarım, sanat, yayıncılık ve dijital içerik üretimi gibi alanlarda etkisini her geçen gün artırıyor. Türkiye’de de kültürel yaratıcı endüstrilere yönelik ilgi artarken, bu alanın potansiyeli, sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle daha yakından ilişkilendiriliyor.
Hacettepe Üniversitesi Türk Halkbilimi Bölümü
Prof. Dr. Nebi Özdemir
Yaşam, dolayısıyla kültür yaratıcı etkileşimler ürünü, bütünü ve kaynağıdır. Alanlar, gelenekler, aktörler, ürünler ve kültürler arası yaratıcı etkileşimlerle yaşam ve kültür oluşturulur, geliştirilir ve zenginleştirilerek geçmişten bugüne ve geleceğe aktarılır. Yaşamın ve kültürün özünü yaratıcı etkileşim oluşturur. Kültürel değişme ve dönüşüm ile süreklilik yaratıcı etkileşimlerle gerçekleşir.
Kültürel Yaratıcı Endüstriler Nedir? Kavramsal Bir Bakış
Kültür her dönemde ekonomik boyuta ve işleve sahip olmuştur, olmaya da devam etmektedir. Ulus bilincinin gelişmesi, birinci sanayi devrimi eleştirileri, geleneksel kültürü derleme ve inceleme çalışmaları, folklorun ortaya çıkışı gibi öncül olgular bir yana bırakılırsa, Frankfurt Okulu’nun temsilcilerinden T.W. Adorno ve M. Horkheimer’in kültür endüstrisi üzerine çözümlemeleri, daha sonraki araştırmalara da temel oluşturmuştur. Ohio, Akron Üniversitesi’nden Profesör William Hendon öncülüğünde 1973’te The Journal of Cultural Economics başlıklı derginin yayımlanması ve ilki 1979 yılında Edinburgh’ta olmak üzere dünyanın farklı kentlerinde düzenlenen uluslararası yıllık toplantıları sonucunda, 1993’te kurulan Association for Cultural Economics International (ACEI) kültür ekonomisinin akademik nitelik ve özerklik kazanmasında etkili olmuştur. Bugün gelişmiş ülkelerde kültürel yaratıcı endüstrilerle ilgili olarak yaygın ve etkili bir akademik yapılanmanın (üniversite, fakülte, araştırma ve uygulama merkezi vb.) gerçekleştirildiği görülmektedir. Türkiye’de de benzer akademik altyapının bir an önce oluşturulması yararlı ve akılcı olacaktır. Süreç içinde “copyright endüstrileri (WIPO), içerik endüstrileri (OECD), yaratıcı ekonomi (UNDP), kültür endüstrileri (İngiltere) ve deneyim ekonomisi (İskandinav Ülkeleri)” gibi terimler kültür ekonomisi ve endüstrilerinin tanımlanmasında kullanılmıştır.
Kültürel yaratıcı endüstrileri oluşturan sektörler genellikle iç içe geçmiş ve birbirini besleyen daireler modeli ile açıklanır. Bu modelde merkezden dışarıya doğru olmak üzere “öz sanat alanları (görsel sanatlar, gösteri sanatları ve kültürel miras), kültür endüstrileri (film, elektronik oyun, müzik, sinema, eski ve yeni medya, yayıncılık, internet vb.) yaratıcı endüstriler (tasarım, mimari, reklamcılık, oyuncak, yazılım vb.) ve ilgili endüstriler (PC ve MP3 imalatçıları, mobil endüstrileri vb.)” yer alır.
Bu şekli renkli yapıp, uygun bir yere ekleyebilir miyiz? Yaşam kültürle anlam kazanır.
Türkiye’de Kültürel Yaratıcı Endüstrilerin Gelişim Seyri
Pek üzerinde durulmasa da kültür ve ekonomi arasındaki etkileşim veya iş birliği sadece bu alanları değil bütün yaşamı biçimlendirmiş ve biçimlendirmeye de devam ediyor. Aynı şekilde geçmişte olduğu gibi bugün de bireysel ve toplumsal yaratıcılık ürünü ve bütünü kültür yaşamın temel yaratıcılık ve özgünlük kaynağı olma işlevini sürdürüyor. Yaşam, kültürle anlam ve değer kazanır. Yaşamdaki her türlü değer, kültür ve ekonominin iş birliğiyle yaratılır. Kültürel yaratıcı endüstriler kültürün ekonomik boyutunu, yaratıcı kaynak olma işlevini ve sürdürülebilir kalkınmadaki değerini belirginleştirmiş ve arttırmıştır. Bu nedenle günümüzde öz sanat alanları ve kültürel miras, kültürel yaratıcı endüstrilerin temel kaynağı olarak değerlendirilmektedir. Kültür ve yaratıcı endüstriler söz konusu özden esinlenilerek oluşturulmakta ve geliştirilmektedir. Günümüzde müzeler köken anlamlarına uygun olarak kültürel yaratıcı sektörlerin temel esin mekânlarıdır. Örneğin Anadolu Medeniyetleri Müzesi veya Zeugma Mozaik Müzesi’ndeki hazineler çağdaş kültürel endüstriyel tasarımlara kaynaklık etmektedir. Antik dönemlere ait mühür motifleri bugünün kültürel yaratıcı aktörlerinin tasarımlarına özgünlük kazandırmaktadır.
Kültürel yaratıcı endüstriler ve ekonominin temel sermayesini yaratıcı birey veya bireysel yaratıcılık meydana getirir.
Yaratıcı eğitim sistemi bu sürecin temel bağlamıdır. Yaratıcı eğitim sisteminde aynılaştırma yerine bireysel farklılıkların veya yeteneklerin korunması ve geliştirilmesi amaçlanır. Kültür, doğal ve tarihi mirasla birlikte kültürel yaratıcı sektörlerin aktörleri tarafından hammadde kaynağı veya belleği olarak değerlendirilir. Böylelikle kültürel miras, sahiplerinin temel refah kaynağına dönüşür. Kültürel yaratıcı endüstrilerin aktörleri kültürel mirasın değerine değer katılarak hazineye dönüştürülmesini sağlarlar. Kültürde yaratıcılık eylemi süreç ve sürekliliğin ürünüdür. Bugünün özgün eserleri geçmiş yaratıcılıklardan beslenilerek ortaya konulmaktadır. Medeniyet ve kültürler dolayısıyla yaşam tarihin ilk dönemlerinden bugüne uzanan süreçte ortaya çıkan insanlığın yaratıcı etkileşimlerinin dolayısıyla özgün yaratıcılıklarının bütünüdür.
Kırkı aşkın uygarlığa ev sahipliği yapan Anadolu, kültürel yaratıcı endüstriler açısından dünyanın en zengin coğrafyalarından biridir.
Farklı kültür katmanlarından oluşan zengin tarihi kültürel mirası Türkiye’nin kültürel yaratıcı sektörler açısından hiçbir zaman tükenmeyecek hazineleridir. Buna karşılık Türkiye’nin gelişmesi ve kalkınmasında bu hazinelerden yeterince yararlanılamadığı gözlenmektedir. Doğal, tarihi ve kültürel mirasları kültürel yaratıcı endüstriler kapsamında verimli ve etkili bir şekilde değerlendirilerek Türkiye’nin kalkınma ve gelişme sorunları kolaylıkla çözümlenebilir. Ayrıca bu miras alanları diğer endüstriyel sektörlerdeki gibi dışa bağımlılık veya sürdürebilirlik gerektirmeyen hammadde kaynaklarıdır.

Kültürel Ekonomi ve Yaratıcılığın Kesişim Noktası
Yaşayan kültür de kültürel yaratıcı endüstriler açısından oldukça değerlidir. Mit, efsane, destan, halk hikâyesi ve masal gibi pek çok sözlü edebiyat ürünü sinema, elektronik oyun, televizyon, animasyon, hediyelik, turizm ve oyuncak gibi farklı kültürel yaratıcı endüstrilerin temel kaynaklarıdır. Bugün geleneğin, kültürel mirasın korunması ve geliştirilerek yaşatılabilmesi kültürel yaratıcı endüstrilerle kurulan iş birliği ile oluşturulan mali kaynaklar ve toplumsal farkındalık sayesinde gerçekleşebilmektedir. Geleneksel tiyatro, müzik ve dans çağdaş gösterilerin özgünlüğünü ve değerini belirlemektedir. El sanatları, halk giyim kuşamı ve mimarisi gibi yaşayan kültür gelenekleri bugünün özgün tasarımlarının temelini oluşturmaktadır. İznik çinilerindeki motiflerle bezeli giysiler uluslararası moda defilelerinde büyük ilgi çekebilmektedir. Kültürel yaratıcı alanların büyülü çekiciliğinde doğal ve tarihi mirasın yanında yaşayan kültürün de katkısı büyüktür. Kültürel yaratıcı sektörlerdeki ürünler yaşayan kültür özgünlükleriyle bütünleştirilerek ve büyülenerek meraklılarına sunulmaktadır. Bugün yaşam; doğal, tarihi ve kültürel mirastan beslenen kültürel yaratıcı alanlar kapsamında büyülenerek keyifli ve anlamlı hale getirilmeye çalışılmaktadır.
Kültürel yaratıcı endüstrilerin gelişmesi kapsamında yaratıcı sınıf, yaratıcı bölge, yaratıcı kent (Yaratıcı Londra vb.), yaratıcı ülke/ulus (Yaratıcı Avustralya) ve yaratıcı birlik/kıta (Yaratıcı Avrupa vb.) gibi yaklaşımlar öne çıkmaktadır. Bu tür bir kimliği benimseyerek kültürel yaratıcı endüstrileri temel kalkınma alanları olarak belirleyen bölge, kent, birlik veya ülkelerin sürdürülebilir kalkınma sorunlarını hızla aştıkları gözlenmektedir. Birleşmiş Milletlerin yaratıcı ekonomi yaklaşımıyla özellikle gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerin sürdürülebilir kalkınma sorunlarının giderilmesi hedeflenmiştir. Yine “Avrupa Birliği’nin Avrupa Kültür Başkentleri ve Türkiye’deki Marka Kentler” gibi projeler de özünde kültürel yaratıcı endüstriler merkezli olarak kentsel sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasına yönelik olarak geliştirilmiştir. Bu oluşumlarda yaratıcı bireylerden oluşan yaratıcı kesim veya sınıf kentsel kalkınma programlarının merkezinde yer almaktadır. Burada gelişmiş ülkelerin genel kalkınma politika ve programlarında kültürel yaratıcı endüstrilere öncelik verildiğine özellikle dikkat çekilmelidir.
Kültürel ve Yaratıcı Endüstrilerin Kapsamı
Politika ve Strateji: Ne Yapmalı?
2004 yılında UNESCO’nun bir girişimi olarak ortaya çıkan Yaratıcı Kentler Ağı kültürel yaratıcı sektörlerin gelişimi açısından oldukça önemlidir. Türkiye’den gastronomi (Gaziantep, Hatay, Afyonkarahisar), müzik (Kırşehir), zanaat ve halk sanatları (Kütahya, Bursa) ve tasarım (İstanbul) alanlarında yaratıcı kentlerin de yer aldığı bu ağla doğal, tarihi ve kültürel mirasın kültürel yaratıcı sektörler kapsamında uluslararası bilgi ve deneyim paylaşımı sağlanarak kentsel refah ve sürdürülebilir kalkınmanın gerçekleştirilmesi hedeflenmektedir. Burada özellikle Gaziantep ve Hatay’ın deprem gibi doğal olayların afete dönüştürülmesini engelleyen akıl ve bilimin rehberliğinin yanında sahip oldukları yaratıcı gastronomi kenti kimliklerini esas alan yaklaşım, program ve projelerle kısa sürede eski konumlarına kavuşturulabileceği vurgulanmalıdır.
“Yavaş yemek, sakin şehir, yeşil ekonomi, pozitif moda, yavaş turizm” gibi kültürel ekolojik hareketlerle birlikte dünyada insan, kültür ve doğa dostu sürdürülebilir kalkınma modelleri ve projeleri geliştirilmeye başlanmıştır. Postmodern yerellik kapsamında geleneksel ekolojik bilgi, doğa, yaşam ve kültürle kültürel yaratıcı sektörler arasındaki ortaklık geliştirilmektedir. Diğer yandan kültürel yaratıcı alanlar ile kültürel ekolojik hareketleri uzlaştıran yaklaşımlarla geleceğin akıllı kentleri tasarlanabilecektir.
Türkiye’nin de taraf olduğu UNESCO’nun 2005 tarihli Kültürel İfadelerin Korunması ve Geliştirilmesi Sözleşmesi, özellikle kültürel yaratıcı endüstriler alanındaki yaratıcı bireylerin haklarının korunmasını ve geliştirilmesini sağlamaya yöneliktir. Kültürel yaratıcı sektörlerin geliştirilmesinde fikri mülkiyetin veya bireysel yaratıcılık haklarının korunması ile ilgili yasal altyapının oluşturulması ve duyarlılıkla uygulanması hayati öneme sahiptir. Bugün bireysel yaratıcılık haklarını hassasiyetle koruyan kent veya ülkelerin kültürel yaratıcı endüstriler alanında hızla geliştikleri gözlenmektedir. Hatta gelişmiş kent ve ülkeler arasında yaratıcı bireyleri çekmek konusunda çetin bir rekabet de söz konusudur. Bu kapsamda bir taraftan doğal, tarihi ve kültürel mirasın tespiti ve tescil edilerek korunması ve yaşatılması diğer taraftan da bu değer kaynağını işleyecek, çağdaş özgünlüklere dönüştürecek yaratıcı bireylerin haklarının korunması ve geliştirilmesi önemli hale gelmektedir.
Kültür ekonomisi ve endüstrileri bilhassa genç ve eğitimli kesimlerin istihdam sorunlarının giderilmesini sağlamaktadır. Bu nedenle özellikle Türkiye’de kültürel yaratıcı sektörlere öncelik verilmesi yararlı olacaktır. Genç ve eğitimli kesimlerin kültürel yaratıcı alanlarda istihdam edilmeleri veya girişimci olarak yer almalarının desteklenmesi verimli, mutlu ve refah içinde bir toplumun oluşturulması açısından da önemlidir. Kültürel yaratıcı sektörlerin geliştirilmesiyle birlikte Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma sorunlarının da ortadan kaldırılması kolaylaşacaktır.
Kültürel yaratıcı endüstrilerden yazılım ve bilişim teknolojilerindeki gelişmeler yaratıcı birey ve topluluklar arasındaki sınırları ortadan kaldırmakta ve iş birliğinin dolayısıyla ortak yaratıcılık faaliyetlerinin gerçekleştirilmesini olanaklı hale getirmektedir. Kültürel yaratıcı aktörler bugün sanal-dijital bağlamdaki farklı ülkelerin doğal, tarihi ve kültürel miraslarından yararlanarak ve ilgili mirasların sahipleriyle iş birliği içinde özgün tasarımlar gerçekleştirebilmektedirler.
21. asır yüksek veya akıllı teknolojilerin yanında doğa, kültür ve kadın yüzyılı olacaktır. Bugün uluslararası kamuoyunda kültürel yaratıcı endüstriler kapsamında karma yaratıcılık döneminin (insansı yaratıcılık ve insansı olmayan/ yapay zekâ yaratıcılığı veya akıllı teknolojiler/sistemler yaratıcılığı) başladığı sıklıkla dile getirilmektedir. Bu nedenle yüksek teknolojilerden yararlanılarak doğal, tarihi ve kültürel mirasın kültürel yaratıcı alanlarda doğa, kültür ve insan dostu sürdürülebilir kalkınma ve refah kaynağı olarak değerlendirilmesi, bu yüzyılın temel gelişmişlik ölçütü olarak belirginleşmektedir.