Paylaş:
Yaratıcı Endüstri Yöneticileri 2025’te Nelere Odaklanacak?
Dijital çağda yaratıcılığın sınırlarını keşfetmek, sadece sanatçıların ve tasarımcıların değil, tüm yaratıcı sektörlerin ortak gündemi. Kreaktivist Dergisi olarak geçtiğimiz yıl boyunca bu konuyu derinlemesine ele aldık. “Dijital Çağda Yaratıcılık” dosya konulu son sayımızı hazırlarken yaratıcı endüstri yöneticileri, ajans ortakları, tasarım liderleri ve girişimcilere kadar geniş bir yelpazeden profesyonellerle sohbet etme fırsatı bulduk. Bu görüşmelerin bir kısmını dergimizin sayfalarında “2025 Öngörüleri” başlığıyla yayınladık.
Ancak bu sohbetler sırasında, derginin sınırlarını aşan, derinlemesine düşünüp taşınılan fikirler de gün yüzüne çıktı. Yaratıcılık ve strateji arasındaki dinamik bağın nasıl şekillendiğine dair bu görüşleri paylaşmanın, sektöre ilham vereceğine inanıyoruz. İşte bu nedenle, daha geniş bir perspektiften bakarak, bu görüşleri derledik. 2025’e yaklaşırken, yaratıcı endüstri büyüleyici bir kavşakta duruyor. Ekonomik zorluklar, çevremizde yaşanan savaşlar, her geçen gün yenisi eklenen teknolojik gelişmeler ve artık güncel yaşamımızın bir parçası olan yapay zeka karşısında pek çok üretici, ajans hatta kurum 2024’te biraz sarsıldı.
Ancak yaratıcı endüstri yöneticileri o kadar da hazırlıksız değil. Bu yüzden çoğu, kendilerine, çalışanlarına, müşterilerine ve iş ortaklarına yaklaşan fırtınayı atlatmaları için arka planda özgün stratejiler geliştiriyor.
Aşağıda okuyacağınız başlıklar, yaratıcı endüstrinin 2025 yılına nasıl hazırlandığını anlamamıza ışık tutuyor. Bu içeriğin oluşturulmasında katkıda bulunan tüm yaratıcı endüstri yöneticilerine, üreticilere, profesyonellere, herkese, sektöre yenilenmiş bir enerjiyle yön verdikleri için teşekkür ederiz.
1. Markaları Farklı Şekilde İnşa Etmek
Günümüzde bir marka, sadece estetik ya da ticari bir varlık olmaktan çıkmış durumda. Ve yaratıcılık da toplumsal değer yaratmanın ve farkındalık oluşturmanın bir aracı. Türkiye’de özellikle kültürel ve yaratıcı endüstrilerde faaliyet gösteren markalar, kendilerini dinamik ve uyumlu sistemler olarak yeniden tanımlıyor. Bu, markaların topluma kattığı değerleri güncel tutarken, bireylerle daha derin bağlantılar kurmasını sağlıyor. Sosyal etkiyi önceliklendiren projelere yönelim artarken, sürdürülebilirlik ve kapsayıcılık, özellikle yerel kültüre dayalı yaratıcı projelerde önem kazanıyor.
Bu başlığımıza; “2025 trendlerle ilgili olmayacak; paradigma değişimleriyle ilgili olacak. Sektörümüzdeki en büyük değişimlerden biri markaların nasıl inşa edileceğiyle, statik varlıklar olarak değil, tıpkı hizmet ettikleri insanlar gibi büyüyen, değişen ve evrimleşen dinamik sistemler olarak gelişmesiyle ilgili olacak” sözü ilham oldu.
2. Sınırsız Düzeyde Dijital Yaratıcılık
Bu noktada görüşlerin sadece İstanbul’da yaşayan yaratıcı endüstri yöneticileri olmadığını belirtmek isteriz. Evet, internet ve sosyal medya tüm Türkiye’de etkin olarak kullanılıyor ama yaşam şartları, şehir hayatını kolaylaştıran uygulamaların kullanımı ve kültür sanat ortamı şehirden şehire değişiyor ve çoğu zaman diğer büyük şehirler İstanbul kadar hızlı ilerlemiyor. 2023’de pek çok ajans yapay zekanın ani patlamasına hazırlıksız yakalandı. Ancak şimdi yapım şirketleri, reklam ajansları ve ağırlıklı olarak kısa vadeli içerik üreten yaratıcı şirketler kendini yeniledi ve hızla yetişiyorlar.
NFT’ler ve dijital sanat, global yaratıcı endüstrilerde öne çıkmaya devam ediyor. Yaratıcı endüstriler için YZ kullanımı, sanatçıların eserlerini dijital ortamda daha geniş kitlelere ulaştırmasından, veri analitiğiyle kültürel ürünlerin etkisini artırmaya kadar geniş bir yelpazede fark yaratıyor. YZ ile yaratıcılık arasındaki dengeyi sağlamak, 2025’in anahtar başarı kriterlerinden biri olarak görülüyor.
Ancak bazı endişeler de söz konusu. Yaratıcılığın özgünlüğü ve insan dokunuşunun kaybolması, telif ve yaratıcılık hakları gibi konular sektörde tartışmalara neden oluyor. Diğer yandan ülkemize yapay zeka eğitimin yeterince etin sürdürülmemesi, yanlış ve anlamsız çıktılara neden oluyor. Bu “bize ait olmayan” görseller ve YZ’nin yanlış bilgilerle oluşturduğu içerikler özellikle sosyal medyada kontrülsüz bir bilgi kirliliğine neden oluyor. Tüm bu sorunların çözümü için 2025’te olumlu gelişmeler yaşanacağını düşünen yaratıcı endüstri yöneticileri, yapay zekayı bir araç olarak görerek insan yaratıcılığını güçlendirmeyi hedefliyor.
3. Seçici Müşteri Politikaları
Değişen ekonomik ve sosyal koşullar, yöneticileri daha dayanıklı bir yapı oluşturmaya zorluyor. Esnek çalışma modelleri ve yeni teknolojilere entegrasyon, sektörlerin belirsizliklerle başa çıkabilmesi için hayati önem taşıyor. Pek çok firma, müşteri tabanlarını daraltarak hizmet kalitesini artırmayı “Seçicilik” başlığı ile tanımlıyor. Müşteriler daha talepkâr hale geldikçe ve daha azına daha fazlasını istedikçe, görüşmelerimizde tekrarlanan tema, stratejik büyümenin ve dikkatli müşteri seçiminin önemi oldu. Bir görüşmemizde not ettiğimiz; “Daha az bazen daha çoktur” sözü şirketlerin özlerine sadık kalmaları gerektiğini vurgular gibiydi.
4. Yaratıcı Endüstri Yöneticileri Takım İçi Kültürü Geliştiriyor
Ekip içinde sürekli öğrenme ve gelişim, birçok yöneticinin 2025 için odaklandığı alanlardan biri. Yaratıcılık sektöründe başarılı olmak için teknik bilgiye ek olarak problem çözme, kritik düşünme ve adaptasyon gibi becerilere sahip olmak gerekiyor. Şirketler, yeni nesil ekiplerinin ve bu ekipten parlayabilecek yetenekleri yetiştirmek için eğitim programları ve mentorluk sistemleri geliştiriyor.
Görüşmelerimizden birinde, “Ekibin her bir grubunun ihtiyacı farklı. Ve tüm ekibe aynı konuda eğitim vermek son derece verimsiz bir yaklaşım. Yapmış olmak için yapmak zaman kaybı. Aslında, ekip üyelerini ortaya çıkan teknolojiler ve sürdürülebilir tasarım uygulamaları konusunda becerilerini geliştirmeye teşvik ederek sürekli gelişim kültürünü desteklenmeli. Hatta bu eğitim illa teknoloji konusunda da olmayabilir. Bazen bir müze ya da sergi gezmek, farklı bir ili ziyaret etmek ve buradaki yaşam kültürünü görmek de eğitim olabilir” yaklaşımı bu başlığı oluşturmamıza ilham oldu.
5. Yeni Gelir Modelleri
Küresel ekonomik dalgalanmalar, yaratıcı endüstrilerin esneklik ve yenilikçilik kapasitelerini sınıyor. Ancak bu zorluklar, aynı zamanda farklı ve yaratıcı yaklaşımları da beraberinde getiriyor. Ekonomik baskılara yanıt olarak Türkiye’de yaratıcı sektörlerin dijitalleşme ve kaynak verimliliği gibi stratejilere daha fazla yönelmesi dikkat çekiyor. “Ekonomik iklime uyum sağlamak için teklifimizi çeşitlendirmek üzerinde çalıştığımız bir konu. Ayrıca kendi markamızı büyütmek, ekibimizin uluslararası bağlantılar ve görünürlük oluşturmak için çalışmasını sağlamak için çalışıyoruz” sözü bu başlığı özetler nitelikteydi. Bu dönüşüm, sadece maliyet avantajı sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda yaratıcı süreçlerin daha etkin ve erişilebilir bir şekilde yeniden yapılandırılmasını mümkün kılıyor. Diğer yandan, abonelik tabanlı hizmetler, dijital pazar yerleri, çoklu platform stratejileri ve farklı sektörden firmaların yaratıcı, adil, sürdürülebilir iş birlikleri yöneticilerin bu zorluklarla başa çıkmasına yardımcı oluyor.
6. Amaç Odaklı Projeler
Yaratıcı endüstri yöneticileri yeni yıla dair bir diğer odaklandıkları konu ise anlamlı projeler yaratmak. Daha yaratıcı ve etkili projeler için ortaklıkların önemi—hem yerel hem de global düzeyde—üzerinde duruluyor. Çevresel sorunlar ve geri dönüşüm tüketici davranışlarını ve markaların iletişim stratejilerini derinden etkiliyor. Yaratıcılık sektöründe faaliyet gösteren şirketler, sürdürülebilirlik ilkelerini iş süreçlerine entegre ederek daha bilinçli tüketicilere hitap ediyor. Amaç odaklı tasarım ve doğal kaynakları koruyan üretim metotları gibi yaklaşımlar, sektörün geleceği için kritik önem taşıyor. “Markalarla olumlu gelecekler yaratma konusunda ortaklık kurma yeteneğimizi derinleştirmek” tanımı bu başlığımızın ilhamı oldu.
7. Dijital ve Fiziksel Denge
Son olarak, yaratıcı endüstri yöneticilerinin çoğu, çalışma – yaşam ile dijital – fiziksel arasındaki dengeye yani sürdürülebilir bir yapı oluşturmaya önem veriyor. Eminiz pek çoğunuz Eylül’de ne zaman Aralık ayına geldiğimizi fark etmedi. Pek çok yönetici ve yaratıcı profesyonel aynı soruları soruyor; “Amacımız ne? Kimin için çalışmak istiyoruz? Bunu nasıl birincil odak noktamız haline getirebiliriz? Kurumsal ve yaratıcı çalışma arasında doğru dengeyi nasıl sağlayabiliriz? İş ve ev hayatımızı nasıl dengeleyebiliriz?” Cevaplar sürekli değişiyor, ama her firmanın, kurumun kendine özgü dengeyi bulabilmesi için sormaya devam etmek önemli.
Diğer denge arayışı ise dijital – fiziksel işler arasında kurulmaya çalışılıyor. Dijital Yaratıcılık başlığı altında bahsettiğimiz gibi Türkiye geniş, kültürü zengin, yaşam koşulları ve ihtiyaçları, beklentileri farklı bir ülke. Yapılan çalışmalarda dijital platformların yaygınlığına rağmen, fiziksel deneyimler de değerini koruyor. Bu dengenin kurulmasının önemi Kültür Yolu Festivalleri kapsamında, 16 ilde gerçekleşen sergilere gösterilen yoğun ilgi ile bu yıl daha çok hissedildi.
Bonus: “Konuşalım ama verimli olsun…”
Bu başlıklar arasına eklenecek daha pek çok konu var ama görüşmelerimizde; “Konuşma”, strateji, öngörü ve beklentiler dışında değinilmeden geçilmeyen bir başlık oldu. Başlığı çok detaylandırmaya gerek görmüyoruz, çünkü sektör içi ya da endüstri paydaşlarının bir araya geldiği pek çok buluşmada, toplantıda ve zirvede ne yazık ki sadece “Konuşuyoruz”! Çoğu zaman bildiğimiz şeyleri, kürsülerden birbirimize tekrar tekrar anlatıyoruz. Ama asıl konuya bir türlü gelemiyoruz ve toplantıların çoğu sonuçsuz, sürüncemeye bırakılmış ve ucu açık “yapılmalı” sözcükleriyle tamamlanıyor. 2025 yılında önce sektörlerin gerçekten “sektör” olması, sonrasında yaratıcı endüstrilerin varlığını, kapsamını ve önemini ortaya koyacak çalışmaların yapılması herkesin ortak temennisi.
2025 yılı yaratıcı endüstriler için hem fırsatları hem de zorlukları beraberinde getiriyor. Amaç odaklı projeler, toplumsal katmanlara hitap eden liderlik, teknoloji entegrasyon ve denge sektörlerin geleceğini şekillendiren unsurlar olacak.