Paylaş:
Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuş yılları, büyük bir dönüşümün başladığı dönemdir. Birinci Dünya Savaşı ve ardından gelen Kurtuluş Savaşı, toplumu savaştan çıkarmış, kültür ve sanat alanında büyük bir yenilenmeye kapı aralamıştır. Mustafa Kemal Atatürk, kültür toplumu oluşturma hedefiyle büyük atılımlara imza atmış, sanatçıları teşvik etmiş ve sanatın toplumla bütünleşmesini sağlamıştır. Türkiye Cumhuriyeti, kültür ve sanatıyla da tarih sahnesinde özgün bir yer edinmiş, bu büyük mirası gelecek kuşaklara taşıyarak ülkemizin aydınlık geleceğini inşa etmektedir.
Prof. Dr. Kıymet GİRAY
Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu’nun Duraklama ve Gerileme dönemlerinde yaşadığı toprak kayıpları art arda sürerken, Anadolu’nun büyük bir kısmının işgal edilmesine neden olan Lozan antlaşmasıyla son bulur. Bu, Osmanlı İmparatorluğu’nun başkentinin İtilaf Kuvvetleri tarafından işgal edilmesi ile yeni sıkıntıların başlamasını gerçekleştirir. İstanbul’a İngiliz, Fransız ve İtalyanların girişi, bir işgal programı olarak Anadolu içlerine kadar ilerler. Başkent İstanbul da işgal edilen diğer kentler gibi, İngiliz ve İtalyan askerleri yönetiminin baskısı altında yaşamaya başlar. Büyük Osmanlı İmparatorluğu’nun başkentinin yabancı devletlerin askeri Kuvvetleri tarafından istila edilmiş olması, Anadolu’da başlayan Kurtuluş Savaşı’nın başlamasına neden oluşturacaktır.
İstanbul’un sokakları ve binalarının İngiliz, Fransız ve İtalyan askerleri tarafından paylaşımından Güzel Sanatlar öğrencileri de etkilenecektir. Eğitim süreleri yaşamsal zorluklarla dolu geçen gençlerin sıkıntılarına art arda ellerinden alınan okul binalarından taşınmaya başlamaları da katılacaktır.
Osman Hamdi Bey’in Arkeoloji Müzesi’nin karşısına özel olarak yaptırarak 1883 yılında öğrenime açtığı Sanayi-i Nefise Mekteb-i Âlisi, bu binadan Hamdi Bey’in ölümüyle okul müdürlüğüne atanan kardeşi Halil Edhem Bey tarafından, 2 Ekim 1916 da çıkartılır[1]. Bu tarihten başlayarak okul ve öğrencilerin okul binaları ellerinden alınır. Sanayi-i Nefise Mektep-i Ali’sinin öğrencileri önce Cağaloğlu Lisan Mektebi’ne, sonra sırayla Şehzadebaşı’nda bir eve, 1920’de Divanyolu Gedikler Kâhyası Salih Efendi Konağı’na taşınır. Bir ay sonra, bu binanın da İtalyan askerleri tarafından işgal edilmesi nedeniyle dört ay süreyle binasız kalan okul 9 Ekim 1920’de tekrar Divanyolu’na taşınır[2].
Cumhuriyet Döneminde Sanatın Kurumsallaşma Süreci
Göçebe olarak geçen öğrenim süreci ancak 1926’da Fındıklı’da bulunan eski Meclis-i Mebusan binasının Mustafa Kemal Atatürk tarafından Güzel Sanatlar Akademisi olarak tahsis edilmesiyle son bulur. Uygun olmayan binalarda öğretim sürdürmek zordur. Bunun yanı sıra, taşınmalar öğretim yıllarında zor bulunan ve ancak kullanmak zorunda olunan malzemelerin yok olasına ve yapılan öğrenci çalışmalarının yitirilmesine de neden olur. Bu yıllar zorluklarla geçerken Akademi yönetiminde altı müdür değiştirir. 1917’de Halil Edhem’in yerine Halil Paşa atanır. 1918’de Nazmi Ziya,1921’de Ali Sami Boyar, 1921’de Cemil Bey (Cem), 1925’te de tekrar Nazmi Ziya ve 1927’de Namık İsmail Akademi müdürlüğü görevine getirilir.
Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı yıllarında Sanayi-i Nefise Mektep-i Ali’sinde öğrenimlerini sürdüren gençler yaptıkları eserlerini değerlendirebilecekleri bir sanat ortamı bulabilme çabası içindedirler. Sergiler düzenleyerek özgür bir çalışma ortamı yaratmayı amaçlayan gençler “Yeni Resim Cemiyeti” adını verdikleri sanatçı topluluğunu kurarlar. Mahmut Fehmi(Cûda), Şeref Kamil(Akdik), Büyük Saim(Özeren), Refik Fazıl (Epikman), Elif Naci, Muhittin Sebati, Ali Avni (Çelebi), Ahmet Zeki (Kocamemi)’nin kurduğu cemiyet bir de sergi açmayı başarır. Ancak, 1924 yılında Maarif Vekâleti’nin düzenlediği Avrupa konkurunu kazanan ve cemiyetin etkin üyeleri olan Mahmut Fehmi, Refik Fazıl, Muhittin Sebati’nin 1925 yılının ocak ayında Paris’e öğrenime gönderilmeleri ile bu birlik kendiliğinden dağılır[3].
Bir cepheden diğerine, kararlı ancak zor Kurtuluş Savaşı yıllarında uzun süren dört öğrenim yılının ardından, işgal kuvvetlerinin Anadolu’dan çıkarılmasıyla Kurtuluş Savaşı kazanılır. Atatürk hür ve bağımsız bir Türk devletinin, “Türkiye Cumhuriyeti”nin kuruluşunu gerçekleştirecektir. Anadolu topraklarını Trakya’da Edirne sınırlarına kadar kapsamına alan Türkiye Cumhuriyeti’nin idare sistemi ‘Demokrasi’ olarak seçilecektir.
Atatürk’ün Sanata Verdiği Önem ve Kültür Politikaları
Atatürk, toplumun kendi kendini yönetmesi ilkesine inanarak kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin kültür ve sanatta çağdaş ve atılımcı devrimler geliştirmesini gündeme getirecek, bu alanda da öngörülerde bulunacak ve planlar yapılacak ve uygulamalara girişecektir. Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet olarak var olabilmesinin ekonomik, politik ve bilimsel temellere dayalı güç dengeleri arasında sanatın yeri ve değeri belirlenecek ve sanatın korunmasını, gelişmesini sağlamak için programlar ve sistemler tasarlanacaktır[4]. Cumhuriyet döneminin ilk on beş yılı içinde Güzel Sanatlar alanlarında devrimler olarak adlandırılabilecek programlar geliştirilir ve uygulama olanağı yaratılır. “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür” diyen Atatürk, güzel sanatlar alanındaki çalışmaları yönlendirir ve bu kapsam içinde başarılı olan sanatçıların ödüllendirilmesini de sağlar.
Sanayi-i Nefise Mekteb-i Âlisi 1928’de Güzel Sanatlar Akademisi adını alır. 1932-1933 öğretim yılında Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümü açılır. Atatürk anıt ve heykel yapımına önem vererek Cumhuriyet’in heykeltıraş kuşağının yetiştirilmesini destekler. 1924 yılından itibaren Ankara’da resim ve heykel sergileri başlar[5]. Halkevleri Resim ve Heykel Sergileri (1936–1938), Ankara Halkevleri Birleşik Resim Heykel Sergileri (1937–1938) önemli etkinlikler olarak sanatın tarihine yazılır[6]. Atatürk’ün 20 Eylül 1937’de Dolmabahçe Sarayı Veliaht Dairesi’ni tahsis ederek kurulmasına önayak olduğu İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’ni törenlerle açması ve müzenin genç sanatçıları yetiştirmesi hedeflenen Güzel Sanatlar Akademisi’nin bünyesine katılması öncelikle bir araştırma merkezi bir laboratuar kimliği altında tasarlanmış olduğunun kanıtıdır[7].
Cumhuriyet’in ilan edildiği yıllarda ülkemizde resim ve heykel gibi plastik sanatlar dallarında olduğu gibi sahne sanatları, edebiyat dallarında da atılımcı ve çağdaş bir kültür ve sanat politikası için gelişim planları tasarlanır. Çok sesli Batı müziğinin yaygınlaştırılması temel ilke olarak benimsenirken, geleneksel Türk müziği türlerinin derlenmesi ve araştırılması da planlanır[8]. 1924 yılının Eylül ayında Ankara’da Musiki Muallim Mektebi açılır[9]. Türk halk müziğini temel alan, Batı’da geliştirilmiş çok sesli teknik ve yöntemleri kullanan yeni bir müzik anlayışının yaratılması kurgulanır[10]. Bu temel ilke uyarınca yetenekli gençler Avrupa’ya müzik öğrenimine gönderilir. Avrupa’daki müzik öğrenimlerini tamamlayarak yurda dönen genç müzisyenler, 1930’lardan sonra bu alanda da etkinliklerini göstermeye başlar. Türk Beşleri olarak tanınan sanatçılar ilk sonat, senfoni, konçerto ve operalarını yazarlar. 1934 yılında ilk Türk operası olan Ahmet Adnan Saygun’un Öz Soy ve Taş Bebek operaları ve Necil Kazım Akses’in Bay Önder’i Ankara Halkevi’nde temsil edilir[11]. 1924 yılının Nisan ayında alınan kararla Muzıka-i Humayun kaldırılır ve Riyaset-i Cumhur Musiki Heyeti Ankara’da konserler vermeye başlar[12]. 1936 yılında Ankara Devlet Konservatuarı’nın açılmasıyla Musiki Muallim Mektebi, Gazi Eğitim Enstitüsü Müzik Bölümü’ne dönüşür. Bugünkü Gazi Üniversitesi‘nin temelini oluşturan kurum 1926 yılında, Gazi Mustafa Kemal Atatürk‘ün önderliğinde Çağdaş Öğretmenler yetiştirmek için Orta Muallim Mektebi adıyla kurulur. 1929‘da adı “Gazi Orta Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü” olarak değiştirilir. Daha sonra Musiki muallim mektebi olarak hizmet verir. 1929-1948 yılları arasında Resim-İş, Beden Eğitimi, Müzik, Fransızca, İngilizce, Almanca bölümleri kurulur ve Gazi Eğitim Enstitüsü adını alır.
Halkevlerinin 1932 yılında kurulması ve her kente bir halkevinin açılmasının hedeflenmesiyle, sanat ve kültürün yaygınlaştırılması ve toplumların kültür düzeylerinin geliştirilmesi gerçekleşir[13]. Okuma yazma seferberliği gibi yetişkinlerin kurs programlarını ele alan eğitim etkinliklerinin arasına resim sergileri, konserler ve sahne gösterimleri de katılır. Öğrenimin, kültürün ve sanatın yurda yayılmasında Halkevleri önemli hizmetler görür[14]. Halkevleri resim kolları yurdun bütün bölgelerinde ve kentlerinde resim sergileri düzenlerken, müzik kolları konserler ve tiyatro kolları da oyunlar sahneler. Millî Eğitim Bakanlığı’nda Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü tesis edilir.
1924 yılından başlayarak başkent Ankara’da resim ve heykel sergileri açılmaya başlar. Arif Hikmet Koyunoğlu[15] tarafından inşa edilen Türkocağı binasının açılışı resim sergisiyle gerçekleşir[16]. Ortasında yer alan tiyatro salonunun açılışıysa konserle yapılır. Güzel Sanatlar Birliği adını alan Osmanlı Ressamlar Cemiyeti İstanbul’da açtıkları geleneksel sergilerini Ankara sergilerine dönüştürürler. 1928 yılında Ankara Etnografya Müzesi’nde Genç Sanatçılar sergisi açılır. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nin fuayesi sergi salonu olarak uzun yıllar kullanılırken Farabî salonunda konserler verilir. Ankara Sergi Evi binası açılır.

Önemlisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni atılan temellerinin bilimin gelişmesiyle gerçekleşeceği savı ulaşılması gereken en önemli ülkü olarak belirlenir ve eğitim öğrenim programları yapılmaya ve uyarlanmaya başlanır. Dönemin Maarif Vekili Hüseyin Vasıf (Çınar)[17] Bey, eğitim politikasının ana ilkelerini 1924–1925 öğretim yılı nedeniyle yayınladığı genelgede çok ayrıntılı olarak maddeler halinde açıklar[18]. Bu genelge yaşamla mücadele edebilecek, pratik kararlar alabilecek, donanımlı gençler yetiştirmek ve bağımsızlığı, ülke bütünlüğünü ve yararlarını savunabilecek idealist Türk gençleri yaratmak ilkesini taşır. Genel Eğitim Yasası’nı hazırlamak üzere Vekâlet içinde komisyonlar kurulur ve bu komisyonlar yasa raporları hazırlar. Yasa taslakları Darülfünun Emini İsmail Hakkı Baltacıoğlu başkanlığındaki altı kişilik bir komisyon tarafından incelenerek sonuca ulaştırılır.
Ülkenin aydın tabakasını yaratacak olan uzmanları yetiştirmektir. Bunun için yeni üniversitelerin açılması ve güçlenmesi zorunlu görülecek ve bu üniversitelerin öğretim üyelerinin bilimsel yöntemlerle eğitilmelerini sağlamak amacıyla Avrupa’ya öğrenci gönderilmesine karar verilecektir. Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin yücelmesine öncülük edecek bilim ve sanat adamlarının yetiştirilmesi ilkesiyle, Avrupa’ya yetenekli ve başarılı öğrencilerin öğrenime gönderilmeleri programlanacak ve sınav sistemleri geliştirilerek ilk uygulaması 1924 yılında, Cumhuriyet’in birinci kutlama programı içinde gerçekleştirilecektir. Cumhuriyet’in birinci kutlama etkinliklerinin kapsamında gençlerin geleceklerinin ve öğrenimlerinin programa alınmasıysa bu önemi pekiştirir. Ekonomistler, siyasetçiler, hukukçular, felsefeciler ve önemlisi sanatçıların yetiştirilmesi hedeflenmektedir…
İsmail Hakkı Baltacıoğlu’nun başkanlığında kurulan jüri tarafından düzenlenen ve ağustos ayında uygulanan konkur sonucunda 22 kişi Almanya ve Fransa’da öğrenim görme başarısı kazanacaktır. Bu öğrenciler arasında iki kişi Almanya’ya diğer yirmi kişi Fransa’ya öğrenime gönderilecektir[19].
Fransa’ya gönderilen yirmi kişinin yedi tanesini sanatçıların oluşturması, Atatürk ve Cumhuriyet yönetiminin sanata verdiği önemi çok açık ve net olarak kanıtlayacaktır. Kültürel kalkınmanın ülke kalkınmasıyla özdeş olduğu görüşü vurgulanacak ve sanatın bilimsel yöntemlerle yüceltilmesi ereği eyleme geçirilerek hazırlanan öğretim programları yürürlüğe sokulacak, bu bağlamda, beş ressam ve iki müzisyen Fransa’ya, öğrenime gönderilecektir. Şeref Akdik, Mahmut Cûda, Muhittin Sebati, Refik Epikman, Cevat Dereli konkuru başarıyla tamamlayarak Paris’te öğrenim hakkı kazanan ilk ressam grubu olacaktır. Ulvi Cemal Erkin ve Ekrem Zeki Ün Müzik öğrenimine gönderilir. Suat Hayri Ürgüplü, Burhan Toprak, Namdar Rahmi, Cemil Sena Ongun, Naci Ecer, Vildan Aşir Savaşır, Osman Horasanlı, Necip Fazıl Kısakürek, Necmi farklı alanlarda bilimsel çalışmalar yapmak üzere Fransa’ya gideceklerdir[20]. Paris’te Ulusal Güzel Sanatlar Akademisi’nde Lucien Simon atölyesi, Académie of la Grande-Chaumière, Julian Akademisi, Paul Albert Laurens atölyesi ve Münih’te Hans Hoffman atölyesinde tamamlayarak yurda dönerler.
İstanbul ‘a döndüklerinde öğrenim gördükleri Güzel Sanatlar Akademisinin kadrolarına atanacak olan üç kişinin, kendi aralarında yapılacak seçimle belirlenmesini talep edecekler ve bu önerileri uyarınca da Mahmut Cûda, Refik Epikman ve Cevat Dereli akademi kadrolarına öğretim üyesi olarak atanacaklardır.
1929 yılının nisan ayında Ankara Etnografya Müzesi’nde büyük bir sergi düzenlenir. Müzenin sergi salonu genç Türk ressamlarının eserleriyle donatılır. Maarif Vekili Cemal Hüsnü Bey tarafından açılan sergide yüz civarında resim ve altı heykel sergilenir[21]. Sergi açılışında milletvekilleri ve elçiler hazır bulunur. Hale Asaf, Şeref Kâmil (Akdik), Ahmet Zeki (Kocamemi), Ali Avni (Çelebi), Cevat Hamid (Dereli), Ali Münip (Karsan), İvon (Karsan), Refik Fazıl (Epikman), Nurullah Cemal ve Sabiha (Bengütaş) yapıtlarıyla yeni Türk resminin örneklerini tanıtırlar[22]. Türk ressamları tarafından o güne kadar hiç ele alınmamış, değişen toplumsal yapının izlerini yansıtan güncel hayatın içinden seçilen konularda resimler üreten, yepyeni teknikler ve anlayışlar sergileyen genç sanatçıların eserleri kuşkusuz hayranlık yaratacaktır. Bu hayranlık yersiz değildir. Sergi genç sanatçılarla Türk resim sanatına katılacak olan yepyeni ve çağdaş boyutların ilk tanıtımını oluşturur. Münih ve Paris’ten yurda yeni dönen sanatçılar, çalışmaları ve sanat anlayışlarını içeren resimleriyle topluma ilk kez tanıştırılmaktadırlar. Genç sanatçılar ilk kez eserlerini bir sergi ortamında toplu olarak sergilemektedirler.
Ardından İstanbul sergisi açılır. Kasım 1929’un dergi ve gazeteleri ekim ayında İstanbul Türk Ocağı binasında açılan “Genç Ressamlar Sergisi” hakkında bilgiler vermektedir[23]. Bu haberler, genç ressamların sergilenen eserleriyle Türk sanatında yeni bir dönemin başlangıcını da muştulamaktadır. Bu arada sergiler süresince yaptıkları konuşmalar ve yazdıkları yazılarda sanatçılar; sanat ortamı içinde var olabileceklerini, sanatın kalkınması için toplumun sanata ilgi duyması gerektiğini ve özellikle de hükümetlerin programlarında kültür ve sanatın öncelikle yer almasının gerektiğini duyurmaktadırlar[24].
Cumhuriyet’in İlk Sanatçı Kuşağı ve Müstakillerin Yükselişi
Bu sergilerden sonra Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği adı altında birleşen sanatçılar 1929–1942 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk ressam birliğini oluşturarak Türk Resim Sanatının yurtiçinde tanıtılması, yaygınlaştırılması, geliştirip, özgünleştirilmesi amacıyla çalışırlar. 15 Temmuz 1929’da yasal olarak kurulan birliğin üyeleri; Refik Fazıl (Epikman), Cevat Hamit (Dereli), Şeref Kâmil (Akdik), Mahmut Fehmi (Cûda), Nurullah Cemal (Berk), Hale Asaf, Ali Avni (Çelebi), Ahmet Zeki (Kocamemi), Muhittin Sebati, Ratıp Aşır (Acıdoğu), Fahrettin (Arkunlar)’dır. Bu çabalar arasına katılan en önemli girişim İstanbul ve Ankara dışında Anadolu kentlerinde sergiler düzenlemek ve konferanslarla sanat hakkında toplumu aydınlatmaya yönelmektir. Günün ulaşım koşullarında, resim satışlarının da hayal olduğu yıllarda yüz, yüz elli resimle Anadolu’da sergi açmak sanıldığından da önemli bir girişimdir. Üyelerinin bireysel sanat anlayışlarına özgürlük tanıyan birliğin bu özelliği ve adı Paris’te o yıllarda etkinliklerini sürdürmekte olan “La Société des Artistes Indépendants” (Bağımsız Sanatçılar Birliği)nden alınmıştır[25]. Bu birlik bir ressam grubu değil, meslek dayanışması yapılacak ve mesleki kuralların gelişeceği bir sanatçı odası olarak düşünülmekteydi. Birliğin amacı, gelişmekte olan Türk resim sanatının toplumla özdeşleşmesidir.
Görüldüğü gibi 1920’li yılların genç ressamları kısa bir zaman sürecinde birçok sorunla yüz yüze kalmış ve sanatçı ve sanatın evrensel değerlere ulaşması için verdikleri mücadelenin ötesinde, sanatçı kimlikleriyle yaşayabilecekleri bir sanat ortamının yaratılması için çabalar harcamışlardır. Bu, Türk toplumunun özelliğini koruyan değerler taşıyan bir çabadır. Geleneksel sanat dalları arasına yeni katılan sanat dallarının benimsenmesine koşut, keskin, kararlı ve yürekli bir sistemin kurulmasının ilk sancılarını yansıtır bu savaşım. Bu savaşımın asıl hedefi resim ve heykel sanatının bir meslek grubu olan sanatçıların yapıtları olarak önem kazanmasını sağlamaktır. Bunun yanı sıra sanatın var olabilmesi ve yücelmesi için gerekli sanat ortamının yaratılması ve toplumun resim ve heykel sanatını benimsemesinin gerekliliğini kavrayan sanatçılar bu uğurda uzun ve programlı çalışmalar yapmaktan da geri durmayacaklardır. Bu yıllarda ressam ve heykeltıraş kimliğinin kazanılması için resmî kurumlara karşı verdikleri mücadele, sergi salonlarının açılması için harcadıkları emek günümüz sanatçılarının kazanımlarını hazırlayacaktır.
Seçilmiş Kaynakça
Anonim. “Mahmut Cûda”, Yeni Adam, sayı 335, İstanbul, 9.5.1941, s. 3
Nurullah Berk. Resim ve Heykel Müzesi. Ar. Bölüm 1.sayı:4.Nisan 1938.
Nurullah Berk. Türkiye’de Resmin Tarihçesi; İlk Resim Sergisinden Bugüne Kadar. Ulus İlavesi. Resim Sergisi. Sayı:29. yıl:1 1938, s.2 ve 11
Nurullah Berk. İstanbul Resim ve Heykel Müzesi. 1972 İstanbul.
Mahmut Cûda. “Modern Sanat ve Bu günkü Türk Sanatı”, Ar, sayı10, Ankara, Birinci Teşrin 1937–3, s. 13–15
Mahmut Cûda. “Ressamlar Taze Bir Gayretle Çalışıyorlar”, Arkitekt, Sayı:5–6, 1939, s. 135
Mahmut Cûda. “Ressamlara Mektup”, Yeni Adam, sayı 321, İstanbul, 20.2.1941, s.3–16
Kıymet Giray. Mahmut Cûda, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Türk Ressamları Dizisi, Ankara 1982
Kıymet Giray. M. Uğur Derman, Fulya Bodur, Sabancı Koleksiyonu Koleksiyonu, Akbank Kültür Yayınları. İstanbul 1995
Kıymet Giray. Hikmet Onat. Yapı Kredi Yayınları. Ağustos1995.
Kıymet Giray. Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği, Akbank Yayınları İstanbul 1997
Kıymet Giray. İstanbul Resim ve Heykel Müzesi Örnekleriyle Manzara. İş Bankası Kültür Yayınları 1999 İstanbul.
Kıymet Giray. Cumhuriyetin İlk Ressamları. İş Bankası Kültür Yayınları. 2004 İstanbul.
Elif Naci. 10 yılda Resim, 1923–1933, İstanbul 1933, s. 8–9
Elif Naci. 1923’den 1928’e Kadar Türkiye’de Plastik Sanat. Ülkü. Sayı:69, İkinci teşrin 1938,c.XII, s.245–248.
[1]. Mustafa Cezar. Güzel Sanatlar Eğitiminde 100 Yıl. Mart 1983 İstanbul. S.14.
[2] Mustafa Cezar. agy. S.14.
[3] Elif Naci. 10 Yılda Resim., 1923–1933. İstanbul 1933. s.8-9.
[4] Gültekin Elibal. Atatürk ve Resim-Heykel.1973 İstanbul.s.39-41-49.
[5] Elif Naci. On Yılda Resim. 1923-1933. s.3-4.
[6] Anıl Çeçen. Halkevleri, Ankara:1990, ss.108-109.; Hıfzı Topuz, Eski Dostlar, 5. Basım, İstanbul: 2000, s. 178.
[7] Kıymet Giray. Cumhuriyetin İlk Ressamları. Ağustos 1999. İstanbul. S.16.; Feridun Akozan., İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisinin Kısa Tarihi. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Akademi Belleteni 1974 İstanbul. S.12; Kıymet Giray., M.S. Ü. İstanbul Resim ve Heykel Müzesi Örnekleriyle Manzara. 1999 İstanbul. S.45; Milli Saraylar Müdürü M. Selek imzalı, 27 Aralık 1937 tarihli resmi yazı Kıymet Giray Arşivi.; Halil Dikmen., Resim Tarihimizin Kısa Bir Hülasası, Yaşayan Sanat, Birinci yıl Sayı:8 Ağustos.1949s.118
[8] İlhan Usmanbaş. Türk Müziğinde Çağdaşlaşma. Cumhuriyet’in Sesleri. Rkim 1999.İstanbul. S.38.
[9] Evin İlyasoğlu. Yirminci Yüzyılda Evrensel Türk Müziği. Cumhuriyet’in Sesleri. Rkim 1999. s.72; Musiki Muallim Mektebi. Cumhuriyetin Yetmiş beşinci Yılı 1923-1953. Şubat 1999.s.32.
[10] Bülent Aksoy. Cumhuriyet Dönemi Musikisinde Farklılaşma Olgusu. Cumhuriyet’in Sesleri. Rkim 1999. s.30–32; Muammer Sun. Müzik Sorunlarımız. Türkiye’nin Kültür-Müzik-Tiyatro Sorunları, Ajans Türk Kültür Yayınları No:2,1969.s.255–261.
[11] Füsun Üstel. 1920’li ve 30’lu Yıllarda “Milli Müzik” ve Musiki İnkılâbı. Cumhuriyet’in Sesleri. Rkim 1999.s.48.
[12] Anonim, Riyaset-i Cumhur Musiki Heyeti. Cumhuriyetin 75.yılı 1923-1953.İstanbul 1999.s.35.
[13] Metin And.,50 Yılın Türk Tiyatrosu. İstanbul 1973.s.120.
[14] Nurhan Karadağ., Halkevlerinin Tiyatro Çalışmaları 1932–1951. 1988 Ankara.58–96
[15] Arif Hikmet Bey. Ankara Türk Ocağı (Bugün Devlet Resim ve Heykel Müzesi 1927-30) ile Etnografya Müzesi (1925-28) ve eski Hariciye Vekâleti binalarını yapmıştır.
[16] Arif Hikmet Koyunoğlu. Ankara Resim ve Heykel Müzesinin Açılışı Katalog Yazısı.1980.s.3.
[17]Hüseyin Vasıf Çınar 8.3.1924-21.11.1924 yılları arasında Maarif Vekilliği yapar http://www.yumurtalik-meb.gov.tr/bakanlarimiz.asp. http://www.devletarsivleri.gov.tr/yayin/genelmd/basbakanlik/129_2tchukumeti.htm
[18] http://www.egitim.aku.edu.tr/ata2.htm
[19] Kıymet Giray., Müstakil Ressamlar ve heykeltıraşlar Birliği. 1997 İstanbul. s.38.
[20] Kıymet Giray. Cumhuriyetin İlk Ressamları Ağustos 2004.İstanbul. s.18.
[21] Gültekin Elibal. agy. S.62.
[22] Albert Gabriel. Ankara’da Resim ve Heykel Sergisi. Hayat HAFTALIK, İlim, Sanat, Felsefe Dergisi. C.V. Ankara 19.Mayıs.1929.s.7–8.
[23] Nurullah Berk., Müstakil Ressamlar ve heykeltıraşlar Birliği Sergisi. Yeni Muhit. Sene:2.No:13.Teşrinisani 1929.s.980–981.; Anonim., Genç Ressamlar Sergisi Milli Eğitim Bakanı Cemal Hüsnü Bey tarafından açıldı. Cumhuriyetin 75.yılı 1923-1953. İstanbul1999.s.94. ..
[24] Mahmut Cûda., Sanatkâr ve Muhiti. Türk Dili Sayı:10121.Balıkesir.1937.s.3.
[25] Kıymet Giray., Müstakil Ressamlar ve heykeltıraşlar Birliği. 1997 İstanbul.. s.42.