Los Angeles County Museum of Art, sanat ve gurme tutkunlarını bir araya getiren muazzam bir sergiye ev sahipliği yapıyor. “Dining with the Sultan” adlı bu görkemli sergi, 7. yüzyıldan 20. yüzyılın başlarına kadar uzanan 250’den fazla eseri bir araya getirerek İslam dünyasının yemek kültürünü gözler önüne seriyor.
Zahiru’d-din Muhammad Babur’un (1483-1530) Güney Asya’nın Mughal hanedanının kurucusu olarak bilinen tarihi şahsiyetin hikayesi, The Babur-nama adlı anı kitabında detaylarıyla anlatılırken, sergi onun dönemine ait birçok önemli eseri içeriyor. 1590 tarihli bir minyatür tabağın yanı sıra, 13. yüzyılda Tahran’da yayımlanan bir yemek kitabı, altın işlemeli tepsi ve mücevherli kaşıklar gibi özenle seçilmiş objeler, ziyaretçilere geçmişin muhteşem sofralarını yeniden yaşatıyor.
Serginin küratörü Linda Komaroff, “İslam sanatının büyük bir kısmı, yiyeceklerin kaynağını bulmaktan, hazırlanmasından, sunumundan ve tüketilmesinden kaynaklanıyor” diyor. Sergiyi çok duyusal bir deneyim haline getirmeyi hedefleyen Komaroff, ziyaretçilere “sanal bir ziyafet” için şık minderlere oturma ve karabiber, gül suyu, portakal çiçeği ve diğer çeşitli kokuların bulunduğu koku kutularını koklama fırsatı sunacak.
Komaroff, ziyaretçilerin sergiden doygun bir şekilde ayrılacaklarını ve “açlık hissetmenin iyi olduğunu” düşündüğünü belirtiyor. Bu yaklaşım, Amerikan müze izleyicilerini farklı bir kültürle tanıştırmak için etkili bir yol olarak görülüyor.
Zengin Bir Tarih: Babur’un Nama ile İslam Eserleri Minyatür Sergisi
Zahiru’d-din Muhammad Babur’un hikayesi, onun sadece savaş değil, aynı zamanda bir imparatorluk kurarken müttefik kazanmanın da ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Babur’un anıları, “The Babur-nama,” partiler ve pikniklerle dolu, şarap ve meyve suları, kaz kebapları, “inceden un ekmekleri” ve “bol miktarda tatlı kavun” ile dolu.
İslam dünyasındaki bu şölen kültürü, Linda Komaroff’un “Dining with the Sultan” adlı sergisinde, mutfak ve yemek gelenekleri bağlamında sunulan 250’den fazla obje ile can buluyor. Bu objeler arasında 13. yüzyılda Tahran’da yayımlanan bir yemek kitabı, süslü pirinç tepsi, jade tabaklar ve bir Şam malikanesinden kurtarılan tam bir 18. yüzyıl resepsiyon odası bulunuyor.
4 Ağustos 2024’e kadar gezilebilecek sergi, Amerikan müze izleyicisine farklı bir kültürü tanıtmanın yanı sıra, tarihi yemek sofralarını da canlandırarak ziyaretçilere benzersiz bir deneyim sunmayı amaçlıyor.