Paylaş:
Anadolu’nun kadim topraklarında şekillenen Hitit kültürü, zengin tarihî mirasıyla günümüze ışık tutuyor. Halk inançları ve ritüeller, dijital teknolojilerle korunarak gelecek nesillere aktarılıyor. Yapay zekâ ve 3D tarama gibi modern yöntemler, kültürel belleğin sürdürülebilirliğinde yeni kapılar aralıyor.
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Hititoloji Kürsüsü
Yapay zekâ insanlar tarafından öğretilen tüm bilgileri, dünyadaki tüm dijital kaynakları da bir araya getirerek tarar, gelişmiş ve en güncel bilgiyi bize sağlar. Aslında düşünüldüğünün ve korkulduğunun aksine; bilimsel çalışmalarda insanı devre dışı bırakmak yerine, çalışmaları hızlandırıcı bir görev üstlenir. Yanıtlamamız gereken başlıca soru, kültürel kodların, neden dijital veriye dönüştürülmesi gerektiğidir. Artık dünyanın tüm gelişmiş ülkelerinde uygulanan kültürel mirasın dijital ortamlara aktarılması işlemi yani geçmişin teknolojik yöntemlerle kaydedilmesi hem kültürel mirasın tahribatını ve zarar görmesini engellemekte hem de gelecek nesillere aktarırken somut ve somut olmayan kültürel verilerin ve nadir eserlerin muhafazasını kolaylaştırmaktadır.
Hitit Kültürü ve Anadolu’nun Zengin Kültürel Mirası
M.Ö. 2. bin yılın başlarında Anadolu’ya yavaş yavaş yayıldıkları düşünülen Hititlerin, Anadolu’ya nereden geldikleri konusunda henüz bir görüş birliği sağlanamamıştır. Kızılırmak’ın suladığı verimli araziyi kendilerine yurt edinen bu göçebe kavimin çok geçmeden dünya ticaretinin can damarı, Yakındoğu’nun dünyaya açılan kapısı Kuzey Suriye ve Yukarı Mezopotamya’da egemen olarak o dönem dünyasının en güçlü devletleri arasında yer aldığı görülmektedir. Hititlerin başkenti Boğazkale/Hattuša arşivleri incelendiğinde Hititçe ile beraber, Hattice, Hurrice, Sümerce, Akadça, Luwice ve Palaca gibi birçok farklı dil tespit edilmekte, bu da Anadolu’nun Hitit Çağı’ndaki etnik çeşitliliğini gözler önüne sermektedir. İşte bu nedenle, akılcı bir politika güderek, etnik bir birlik sağlamak yerine, Anadolu’da ve daha sonra Mezopotamya’da bulunan tüm bu halkları tek bir çatı altında birleştirmek ve bu yapıyı da sağlam bir temele dayandırmak gerekiyordu. Bunun için de din, biçilmiş kaftandı. Hitit Kralları uygulayacakları dinsel hoşgörü politikası ile farklı etnik unsurları, Hitit Devleti’ne sadık birer kul haline getirecek, böylece uzun süre yayılmacı siyasetlerini sürdürme şansı bulacaklardı. Hititçe çivi yazılı metinlerde “Bin Tanrılı Hatti Halkı” olarak anılan Hititlerin kültürünün tanrı-merkezli bir yapıya dayandığı ve halkın tüm sosyal yaşantısını dini kurallara göre sınırlandırdığı görülmektedir. Nitekim günümüze kadar ulaşan tüm çivi yazılı belgelerde teokratik yapı açıkça kendini göstermektedir.
Halk İnançlarının Tarihsel Sürekliliği ve Toplumsal Bellek
Anadolu toprakları, tüm çağlar boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, nerdeyse tüm dünya halklarının ortak değerlerini ve ortak yaşantılarını barındıran kocaman bir dünya mirasıdır. Bu sebeple Anadolu, belki de dünyanın hiçbir yerinde olmayan, zengin bir kültürel değere sahiptir. Çünkü karmaşık ve karışıktır. Tarihte hiçbir coğrafya bu kadar sık ve bu denli çeşitli etnik unsur tarafından yurt edinilmemiştir. Elbette Hitit, Roma, Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluklarının merkezi coğrafyası olması da Anadolu kültürünün zenginliğini paha biçilmez bir değere ulaştırmıştır. Şimdi Anadolu’da halen uygulama alanı bulan birçok halk inanışı, geçmişten gelen kültürel devamlılığın yanı sıra, Anadolu’daki halkların göç ederek geldiği coğrafyaların kültürlerinden de izler barındırmaktadır. Weber, tüm etnik farklılıkların ardında “seçilmiş halk” olma düşüncesinin olduğunu söylemektedir ki ona göre her halk bir şekilde seçilmiş olduğuna inanır. Weber’in bu görüşünün ne kadar doğru olduğunu dile getiren Assmann ise “hatırlamak” eyleminin seçilmiş olma ilkesine dayandığını söyler. Çünkü seçilmiş olmak, kültürün unutulmaması ve unutturulmaması gereken yüksek düzeyde sorumluluklar silsilesi demektir (Assman, 2018:39; Asıl kaynak: K. Weber, Wirtschaft und Gesellschaft, Tübingen,1947:221). Tam da bu sebeple; kültürel belleğini taze tutan ve hatırlama çabasından vazgeçmeyen Anadolu halkı da tüm etnik çeşitlilikleri ile birlikte seçilmiş ve özel bir sınıfı temsil etmektedir.

Alangu, “Ta ilk çağlardan bu yana sürüp giden uygarlıkların art arda gelen çeşitli kavimlerin bıraktıkları maddi ve manevi kalıntıların üst üste yığılıp karışarak meydana getirdikleri‚ ‘dibe çöken büyük kültür tortusu‛ günümüzün Türkiye’sinde yaşayan insanların ‘Halk Kültürü’nü oluşturmaktadır.” der (Alangu, 2021: 521.). Gerçekten de binlerce yıl öncesinin dinsel motifleri, günümüzde halk inanışları, gelenek ve görenekler olarak şekil değiştirmiş, dinsel yaptırımlardan ziyade, kültürel normlara ve değerlere dönüşmüştür. Bazen de bu inanışlar, kabul edilen tek tanrılı dinlerin içinde eriyerek ve dönüşerek, sanki o dinin bir parçasıymış gibi kabul görmüştür. Anadolu’da halen uygulama alanı bulan, Yağmur Duası, Baharı Karşılama Uygulamaları (Çiğdem Gezme, Nevruz, Hıdrellez), Mevsimsel Uygulamalar (Koç Katımı, Hasat Şenliği), Kültler (Ağaç, Orman, Pınar, Nehir, Dağ/Tepe), Kurban Ritüelleri, Halk İnançları Bağlamında Toplumsal Uygulamalar (Ocak, Yel Bağlama, Bulgur Püskürtme, Bakır Basması, Kurşun Dökme, Dermağ Ocağı (Tükürme) vb.), Nazar/Nazarlık İnancı & Koruyucu tılsımlar: üçgen muska, üzerlik, nazar boncuğu, geyik boynuzu ya da kafası, bazı kutsal taş ya da nesneler çeşitli ritüeller sırasında kullanılan hayvan boynuzları, folklor kıyafetleri, müzik aletleri, dans jestleri, ince ekmek (lavaş), tulum/tuluk, yunak /yıkanma yeri, kutnu kumaşı, ocak/tandır gibi nesneler Hititçe metinlerle, günümüz Anadolu halk inanışları arasında bir köprü kurmaktadır.

Murtezaoğlu, kültürel belleğin aktarımına dair şöyle demektedir: “Yazılı olmayan kültür, ancak süreklilik gösteren bir döngüsellik içinde tekrar edildiği takdirde bellekte kalabiliyordu” (Murtezaoğlu, 2012:348). Toplumda uygulama alanı bulan her türlü bayram, merasim, tören, kutlama aslında toplumsal bellek için bir hatırlatma pratiğidir. Hatırlamanın en basit yolu da elbette tekrar etmektir. Fakat uygulanan pratiklerin iştirakçılarının azalması, yeni neslin geleneksel pratiklere yabancılaşması, ritüel mekanlarının değişmesi, köyden kente göçle kırsal kesimlerde genç nüfusun azalması, dolayısıyla el verme ya da usta çırak ilişkisinin son bulması gibi nedenlerden bu gelenek ve göreneklerimizin kültürel envanterini tutmak ve gelecek nesillerle buluşturmak zorlaşmaktadır.
Yapay Zekâ ve Dijital Teknolojilerle Kültürel Mirasın Korunması
Kültürel mirasın dijitalleştirilmesiyle hem Hititler dönemi hem de Hititlerden günümüze aktarılan kültürel bellek, koruma altına alınmış olacaktır. Anadolu coğrafyasında yaşamış kültürlerin günümüze kadar harmanlayıp şekillendirdiği bu kültürel zenginlik ve harmoninin tüm dünyaya tanıtımı, dijital platformlar vasıtasıyla daha kolay ve kusursuz bir şekilde yapılacaktır.
Hali hazırda Ankara Üniversitesi ile Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü iş birliğinde, “Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde Bulunan Çivi Yazılı Hititçe Tabletlerin 3D Taranması ve Dijital Ortama Aktarılması ve Yapay Zekâ Tarafından Okunması” projesi kapsamında dünyada ilk olarak, Hititçe tabletlerin yapay zeka yöntemiyle okunması süreci tarafımızdan başlatılmıştır[1]. Bu proje ile Hititçe metin külliyatının, online katalog halinde görüntülendiği, bir veri tabanı oluşturmak da amaçlanmaktadır. Genel olarak projede;
- Tabletlerin 3D taramaları ve yüksek çözünürlüklü fotoğraflarının yer aldığı dijital bir arşiv oluşturmak,
- Hitit çivi yazılı metinlerinde tahribata bağlı olarak oluşan okunamayan kısımları 3D tarama yöntemi ile detaylı bir incelemeye açık hale getirmek,
- Uluslararası online erişime açık bu veri tabanı oluşturarak, yeni nesil bilimsel araştırmaları desteklemek,
- Bahsi geçen külliyatın transliterasyonu ile çeşitli dillerde tercümelerini içeren bir dijital havuz oluşturmak hedeflenmektedir.

Proje sonucunda öngörülen kazanımlar şunlardır:
- Yayımlanmış, Hitit çivi yazılı metinlerinin dijital ortama aktarılması ve bu metinlere erişebilirlik oranını arttırmak,
- Projeye dâhil edilen tabletlerin dijital ortama aktarılması ile meydana gelebilecek tahribatları önlenmek,
- Hititçe çiviyazısı uzmanlarının tabletler üzerindeki çalışma sürelerini kısaltmak ve daha verimli işleyecek bir bilimsel sürece katkı sağlamak,
- Dijital portali kullanan bilim insanlarının akademik çalışmalarında portalin web sayfasını referans göstermeleri ve sit etmeleri ile ortak bir bilimsel kaynak oluşturmak.

Projemiz bünyesinde yürütülen ilk çalışmalar başarılı sonuçlar vermiştir. İlk etapta (bir yıllık bir sürede) iki bine yakın tablet dijital platformlara taşınmış, beş yüz Hititçe tablet, yapay zekâ (AI) programı ile okunarak, çözümlenmiştir.
Yapay zekâ uygulamalarında, insan en önemli unsurdur. Yapay zekâ, insanlar tarafından öğretilen bilgileri, görüntü işleme tekniklerini de kullanarak taklit eder, karşılaştırmalı ve hızlı çözümlerle insanların hayatını kolaylaştırıcı bir işlev görür. Yani yapay zekâ insanlar tarafından öğretilen tüm bilgileri, dünyadaki tüm dijital kaynakları da bir araya getirerek tarar, gelişmiş ve en güncel bilgiyi bize sağlar. Aslında düşünüldüğünün ve korkulduğunun aksine; bilimsel çalışmalarda insanı devre dışı bırakmak yerine, çalışmaları hızlandırıcı bir görev üstlenir. Örneğin ne kadar çok tableti, dijital ortamlara yükleyip, yapay zekâ programına öğretirsek, yapay zekâ o kadar başarılı ve kusursuz bir sonuca varacaktır. Burada mühim olan programa doğru ve eksiksiz öğretmeyi sağlamaktır. Zira ne öğretirsek doğru ya da yanlış, yapay zekâ bize ona göre bir sonuç verecektir. Hata payı azaldıkça, tarihi vesikaları değerlendirmek, yorumlamak ve analiz etmek bir o kadar kolaylaşacaktır. Yanıtlamamız gereken başlıca soru, kültürel kodların, neden dijital veriye dönüştürülmesi gerektiğidir. Artık dünyanın tüm gelişmiş ülkelerinde uygulanan kültürel mirasın dijital ortamlara aktarılması işlemi yani geçmişin teknolojik yöntemlerle kaydedilmesi hem kültürel mirasın tahribatını ve zarar görmesini engellemekte hem de gelecek nesillere aktarırken somut ve somut olmayan kültürel verilerin ve nadir eserlerin muhafazasını kolaylaştırmaktadır. Eskiçağ tarihi, dilleri ve kültürlerine yönelik bilgilerin dijitalleştirilmesi, sanal envanterlerinin oluşturulması artık bir gereklilik arz etmektedir. Zira tekrarlanmadıkça yiten kültürel pratikler, gelenek, görenek ve tradisyonel uygulamaların unutulma riski bu yöntemle tamamen ortadan kaldırılacak ve kültürel bellek canlı tutulacaktır. Tarihin, teknolojiyle buluşması, ortak tarih ve coğrafyanın belirlediği kültürel kodların kayıt altına alınması; bilim insanlarının işini kolaylaştıracak, elde edilen bulguların kataloglandırılması ile sınıflandırma, karşılaştırma, analiz etme ve değerlendirme süreçleri hız kazanacaktır.
Elbette dijitalleşmenin ve yapay zekâ uygulamalarının önüne geçmek ya da bu gelişmelerden uzak ve bağnaz bir duruş sergilemek artık mümkün değildir. Peki kültürel kodların aktarımında nelere dikkat edilmelidir? Burada özellikle belirtmek gerekir ki yapay zekâ uygulamalarını tehlikeli duruma getirenler yine yapay zekâ öğreticisi olan insanlardır. Bu sebeple görevlendirilecek uzman personelin özenle seçilmesi ve tüm yasal süreçler hakkında bilgilendirilmesi gerekmektedir. Oluşturulacak dijital platformların gelişen teknolojik olanaklara göre güncellenmesi ve yüklenen veriye göre bilgiyi otomatik olarak yenileme işlemini gerçekleştirmek için, etkin bir yönetim sürecine ihtiyaç vardır. Dijital verilerin kalıcılığını arttırmak ve gelecek nesillere aktarımını sağlamak için aktif bir yedekleme ve arşivleme sistemi geliştirilmeli ve bu sistemin korunması için net strateji ve kurallar belirlenmelidir. Özellikle dijital veriye erişim yönetimi efektif bir şekilde sağlanmalı ve rutin denetimlere tabi tutulmalıdır. Bu işlemlerin bilinçli ve pragmatik bir eylem planı dahilinde gerçekleştirilmesi veri mahremiyetinin sağlanması, veri erişimine sınırlandırmalar getirilmesi ve uzun soluklu stratejiler belirlenmesi şarttır.
Çağımızda kültür kavramı, yeni dijital iletişim teknolojilerinin de bireylerin hayatına girmesiyle, dijital ön ekiyle birlikte kullanılmaya başlamıştır. Şöyle ki; bireylerin dijital ağlar üzerindeki etkinliklerinin artmasıyla “mevcut geleneksel kültür” zarar görmeye, olumsuz etkilenmeye ve yerini gitgide “dijital kültüre” bırakmaya doğru eğilim göstermektedir (Koç, 2022: 500-513). İşte bu sebeple geçmişten günümüze aktarılan ve mevcut geleneksel kültürümüzü oluşturan tüm kültürel kodların dijitalleştirilmesi ile yozlaşma, kayıp ve değişimin önüne geçilmesi ve geleceğe dejenere olmadan ulaşması sağlanabilecektir. Nitekim “kültür çürümesi” toplumsal bellek kaybını da beraberinde getireceğinden verilerin korunması büyük önem taşımaktadır. Kültürel kodların dijitalleştirilmesi devletin yüksek kültürünün korunması ve gelecek kuşaklara aktarımında da çok mühimdir. Nitekim kültür, dünyanın birçok ülkesinde, özellikle politik istikrarsızlığın olduğu durumlarda, istikrarı sağlamak, az çok heterojen durumda olan sosyokültürel oluşumları birbiriyle entegre etmek görevini üstlenir ve belirli bir süre sonra kültürel bilgi, kurumlar tarafından yönetilen ve iletilen bir hal alır. Yani devletlerin “yüksek kültürü”, ülkelerin hem iç hem de dış politikalarında belirleyici, etkin ve hayati bir rol üstlenir (Assman, 2018: 154vd.; Yağmurlu, 2019:1184-1190).
[1] Proje Ekibi: Bilimsel Danışman: Doç. Dr. Özlem SİR GAVAZ, Yürütücü Dr. Zeynel KARACAGİL, Proje Filoloğu Dr. Öğr. Üyesi Gülgüney MASALCI ŞAHİN, Baş Yazılım Mimarı Emre CIRIK, Ön Yüz Geliştirmecisi Enes ÖZTÜRK, doktora öğrencileri Semra DALKILIÇ, Sema ŞİŞMAN, Cansu ALTUN, Şafak BELDAN, Melih Salih KEÇECİ, lisans öğrencileri Seminay KABADAYI, Hazel YAMAÇ KARA, Senem GÜZEL, Emine Sude ACAR, Ece ERDOĞAN, Burak ÇAPRAZ.
Teşekkür: Kültür ve Turizm Bakan Yardımcımız Sayın Nadir ALPARSLAN,
Ankara Üniversitesi Rektörü Sayın Prof. Dr. Necdet ÜNÜVAR,
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Sayın Gökhan YAZGI,
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Dekanı Sayın Prof. Dr. Levent KAYAPINAR,
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdür Yardımcısı Sayın Dr. Yahya COŞKUN,
Müzeler Dairesi Başkanı Sayın Bülent GÖNÜLTAŞ,
Anadolu Medeniyetleri Müzesi Müdürü Sayın Yusuf KIRAÇ ve Tablet seksiyonu uzmanlarına çok teşekkür ederiz.