Paylaş:
On İkinci Kalkınma Planı’nın (2024–2028) hazırlanmasına temel teşkil eden ve kamu, özel kesim, STK’lar ile akademisyenlerden oluşan 129 katılımcının katkısıyla hazırlanan “Fikri Mülkiyet Hakları Özel İhtisas Komisyonu Raporu”, Strateji ve Bütçe Başkanlığı internet sitesinde yayımlandı. Rapor, fikri mülkiyet haklarını yalnızca bir koruma aracı olarak değil; kalkınma planı kapsamında kültürel, ekonomik ve teknolojik dönüşümün stratejik bir unsuru olarak konumlandırıyor. Bu yeni yaklaşım, Türkiye’nin bilgi temelli ekonomiye geçiş sürecinde fikri mülkiyetin değer üretme kapasitesini odağına alıyor.
Plan Dönemi Hedefleri: Fikirden Pazara Giden Yol
Raporda, 2024–2028 dönemine dair on temel hedef ortaya konuyor. Bu hedefler arasında Türkiye’nin yaratıcı endüstrilerde cazibe merkezi hâline gelmesi, dünya çapında ilk 500’e girecek beş Türk markasının yaratılması ve Avrupa Birliği’nde 100 coğrafi işaretin tescil edilmesi öne çıkıyor. Yüksek teknoloji alanlarında patent tescili ile uluslararası başvurularda ilk 10 ülke arasına girilmesi ise teknoloji ve inovasyon politikalarının fikri mülkiyet haklarıyla doğrudan ilişkili olduğunu gösteriyor. Bu hedefler, kültürel mirastan dijital içerik üretimine, markalaşmadan oyun endüstrisine kadar çok geniş bir alanı etkiliyor. Fikri mülkiyet hakları, bu hedeflerin merkezinde konumlanarak yalnızca hukuk sisteminin değil, ekonomik kalkınma stratejisinin de temel taşı hâline geliyor.
Politik Öncelikler: Kültür ve Teknolojiyi Buluşturan Yapı
Raporun dikkat çeken yanlarından biri de 11 politik öncelik etrafında şekillenmiş olması. Bu öncelikler, sadece fikri hakların korunması değil, üretimin teşvik edilmesi ve ticarileşme sürecinin hızlandırılmasını hedefliyor. Toplumda fikri mülkiyet bilincinin artırılması, sınai haklara dair eğitimlerin yaygınlaştırılması ve dijital mecralarda korsanla mücadeleye yönelik veri temelli mekanizmaların geliştirilmesi, raporun sosyal boyutunu güçlendiriyor. Aynı zamanda yapay zekâ, biyoteknoloji ve metaverse gibi frontier teknolojiler için öncü ülke olma hedefi, geleceğe dönük iddialı bir vizyon çiziyor. Bu politikalar, yalnızca mevcut sistemi korumak değil; geleceğin yaratıcı alanlarında Türkiye’yi söz sahibi yapmayı amaçlıyor. Bu da raporu pasif bir gözleme değil, aktif bir yol haritasına dönüştürüyor.
65 Tedbir: Uygulama İçin Somut Adımlar
Komisyon raporu, yalnızca kavramsal bir vizyon değil; aynı zamanda uygulamaya dönük detaylı bir eylem planı da sunuyor. Toplamda 65 tedbir beş ana kategoride sınıflandırılmış. Tedbirler, beş ana kategoride toplanmış:
- Mevzuat düzenlemeleri (18 tedbir): Dijital çağın ihtiyaçlarına uygun fikri mülkiyet kanunları hedefleniyor.
- Kurumsal yapı iyileştirmeleri (6 tedbir): Fikri mülkiyet haklarını yöneten kurumların koordinasyonu güçlendirilecek.
- Uygulama geliştirmeleri (22 tedbir): Tescil süreçleri hızlandırılacak, KOBİ’ler için rehberlik sistemleri kurulacak.
- İnsan kaynağı yatırımları (13 tedbir): Patent ve marka vekillerinin mesleki yeterlilikleri izlenebilir hâle gelecek.
- Araştırma ve projeler (6 tedbir): Fikri mülkiyetin ekonomik etkisini ölçen raporlar ve veri platformları oluşturulacak.
Örneğin; patent ve marka vekilliği için mesleki kalite ölçüm sistemlerinin kurulması, fikri hakların ekonomik etkisini ölçen bağımsız analiz sistemlerinin oluşturulması ve KOBİ’lere özel danışmanlık mekanizmalarının yaygınlaştırılması gibi öneriler, sistemi şeffaf ve sürdürülebilir kılmayı hedefliyor. Bu maddeler, özellikle yaratıcı sektörlerde üretim yapan kişi ve kurumların, fikirlerini tescil ettirme ve bu fikirlerden gelir elde etme süreçlerinde karşılaştıkları zorlukları doğrudan hedef alıyor.
Fikri Mülkiyet Hakları ile Uluslararası Vizyon: Uyumlu ve Etkin Bir Türkiye
Raporun küresel bağlamı da dikkat çekici. Türkiye’nin TRIPS, WIPO, EPO gibi uluslararası yapılarla uyumlu hâle gelmesi yalnızca standartlara erişim değil; rekabet gücü kazanma stratejisi olarak değerlendiriliyor. Özellikle Avrupa Patent Ofisi ile iş birlikleri, Türkiye’nin tescil sistemlerinde uluslararası mevcudiyetini güçlendirmeyi hedefliyor. Bu vizyon, Türkiye’yi sadece bölgesel bir oyuncu değil; yaratıcı ekonomide küresel ölçekte söz sahibi bir aktör hâline getirme amacı taşıyor.
“Fikirden değere” giden bu politika dönüşümü, kültür-sanat alanında da yeni bir evreyi işaret ediyor. Yayıncılıktan görsel tasarıma, mimariden oyun geliştirmeye kadar fikir temelli her üretim biçimi, artık daha güçlü bir altyapıdan beslenebilecek. Kalkınma planı içinde fikri mülkiyet haklarına bu denli stratejik bir rol verilmesi, kültür politikalarının geleceği açısından da umut verici. Raporla birlikte “fikri mülkiyet”, Türkiye için sadece korunacak bir şey değil; geleceği inşa edecek bir kalkınma aracı olarak yeniden tanımlanıyor. Ve bu dönüşüm, kültürel üreticilerden hukukçulara, tasarımcılardan girişimcilere kadar geniş bir ekosistemi kapsıyor.