Paylaş:
Sinemanın geleceği kameralar kadar algoritmaların içinde de şekilleniyor. İlknur Doruker, üretken yapay zekâdan bağımsız sinemaya, hibrit izleyici deneyiminden yeni anlatıcı tartışmalarına kadar dijital çağın en çarpıcı başlıklarını Digital Film Festival Istanbul (DFFI) kapsamında gündeme taşıyor. Bu yıl 3.’sü 18 – 21 Ekim tarihleri arasında gerçekleşecek festival öncesi görüştüğümüz Festival Başkanı Doruker, DFFI’nin vizyonunu “sinemanın dijital dönüşümünü izlemekten öte, onun kalbinde üretmek” sözleriyle tanımlıyor.
Doruker, yapay zekâyı bir tehdit yerine “yaratıcı bir ortak” olarak konumlandırarak, DFFI’ın, bağımsız sinemacıların sesi olmasının yanı sıra, dijital çağın yeni anlatı biçimlerine alan açan bir laboratuvar işlevi de gördüğünü vurguladı.

DFFI’yi kurma fikri nasıl doğdu? Dijital Film Academy’nin vizyonu bu festivalde nasıl hayat buldu? İlk yıl hayal ettikleriniz ile bugün gördüğünüz tablo arasında nasıl bir fark var?
DFFI, sinemanın dijital dönüşümünü yalnızca gözlemlemekle kalmayıp, bu dönüşümün tam kalbinde üretim yapan sinemacılara alan açma arzusu ile doğdu. Festivalin amacı, bağımsız sinemacıların dijital çağda kendi seslerini güçlü bir şekilde duyurabilecekleri bir platform yaratmaktı. Digital Film Academy’nin yaratıcı özgünlüğü korumak, yeni anlatım biçimlerine alan açmak ve bağımsız yapımcılara sürdürülebilir bir ekosistem sunma vizyonu tam olarak bunu destekliyor.
İlk yıl, niteliğe odaklanan bir adımdı. Bugün festivalin uluslararası bir etki alanına kavuşması, doğru zamanda doğru bir ihtiyaca cevap verdiğimizin en önemli göstergesi. Kendi adıma, her yeni yılda bu genç sinemacılardan aldığım ilhamın beni en çok heyecanlandıran şey olduğunu söyleyebilirim. Sinemadaki dijital dönüşümün kalbinde olmak, her gün yeni bir hikâyeye tanıklık etmek demek.
DFFI’nin başvuru ve seçim süreci nasıl işliyor? Hangi kriterler bir filmi “DFFI filmi” yapıyor?
Başvurular uluslararası bir çevrimiçi platform üzerinden alınıyor. Kurmaca, animasyon, deneysel, belgesel, yapay zekâ destekli, moda ve video art kategorileri üzerinden başvurular kabul ediliyor. Seçici kurul, başvuruları özgünlük, teknik yeterlilik, anlatı gücü ve dijital sinemanın sunduğu yeni imkanları nasıl kullandığı üzerinden değerlendiriyor. DFFI filmi demek, yalnızca iyi çekilmiş bir film değil; aynı zamanda dönemin ruhunu yakalayan, dijital çağın ifade olanaklarını cesurca deneyen bir yapım demek.

Jüri yapınız çok güçlü isimlerden oluşuyor. Jürinin festival kimliğini oluşturmadaki rolünü nasıl tanımlarsınız?
Jürimiz sadece ödülleri belirlemiyor; aynı zamanda festivalin vizyonuna katkı sunuyor. Her biri kendi alanında otorite olan bu isimler, hem filmlere uluslararası bir perspektiften bakıyor hem de festivalin kurumsal kimliğinin güvenilir ve saygın bir zeminde şekillenmesini sağlıyor.
Mekân ve izleyici deneyimi tarafında bu yıl ne tür yenilikler var? Hibrit model izleyiciye nasıl bir deneyim sunuyor?
İstanbul’daki farklı mekanlarda 14 ülkeden filmleri izleme şansı olacak; aynı zamanda çevrimiçi gösterimlerle festivali dünyanın her yerinden takip etmek mümkün olacak. İzleyicinin yalnızca pasif bir izleyici değil, bu dönüşümün aktif bir parçası olmasını önemsiyoruz. Bu yıl fiziksel mekanlarda sadece film gösterimleri değil, atölyeler, paneller ve endüstri buluşmaları da yer alıyor. Aynı zamanda çevrimiçi platform üzerinden dünyanın dört bir yanından izleyiciye ulaşabiliyoruz. Hibrit model, hem sinemayı ortak bir mekanda deneyimleme duygusunu koruyor hem de sınırları aşarak küresel erişilebilirlik sağlıyor.
DFA’nın eğitim yaklaşımında en çok önem verdiğiniz unsur nedir?
Aslında bu üçü birbirinden ayrılamaz. Teknik altyapı olmadan özgünlük görünür olamaz; bağımsız filmci olma bilinci olmadan da kalıcı bir üretim sağlanamaz. DFA’da tüm bu unsurları bir bütün olarak ele alınıyor. Öğrencilerimiz yalnızca kamera kullanmayı değil; kendi dilini, hikâyesini ve bakış açısını cesurca ifade edebilmeyi öğreniyor.

2025 temasını “Yeni Bir Dönem, Yeni Bir Anlatı: Üretken Yapay Zekâ ile Sinema” olarak seçtiniz. Bu temanın çıkış noktası neydi?
Üretken yapay zekâyı bugün çoğunlukla bir araç olarak görüyoruz; senaryo yazımını hızlandıran, görsel tasarımları çeşitlendiren, yeni kurgusal imkanlar yaratan bir destek. Sinema, insanlığın hayal gücünü en güçlü biçimde yansıtan alanlardan biri olduğu için, üretken yapay zekânın yarattığı ufku en somut şekilde burada deneyimlemek mümkün. Bu tema ile amacımız, izleyiciye ve sinemacıya yeni düşünsel alanlar açmaktı. DFFI olarak izleyiciyi ve yaratıcıları hem güncel gelişmeler ve tartışmalar hem de henüz yaşanmamış ihtimaller üzerine düşünmeye davet ediyoruz. Yarın “anlatıcı” kim olacak, yaratıcı süreçlerde insan ve makine nasıl ortaklaşacak, hayal gücü sınırları nerelere taşınacak? Bu sorular, sinemanın sadece bugünü değil, gelecek vizyonunu da şekillendirdiğini gösteriyor.
Yapay zekâ destekli film kategorisi katılımcılarda nasıl bir merak ve üretim ilhamı uyandırdı?
2023 yılında Türkiye’de bir ilke imza atarak yapay zekâ destekli filmler için ayrı bir kategori açtık. Bu sene dünyadan en çok başvuru tam da bu kategoride geldi. Bu da bize, uluslararası alanda yönetmenler yapay zekâyı bir tehdit olarak değil, yaratıcı bir ortak olarak görmeye başladığını gösteriyor. Bu filmlerde yalnızca teknik bir yenilik değil, hikâyeyi bambaşka bir boyuta taşıyan cesur denemeler görüyoruz. İzleyici için de sinemanın geleceğine bugünden tanıklık etme şansı olacak.
Dijital çağda hikâye anlatımı sizce nasıl evrildi?
Dijital çağda hikâyeler tek yönlü olmaktan çıktı; interaktif, çok katmanlı ve katılımcı bir yapıya büründü. İzleyici artık yalnızca pasif bir gözlemci değil, hikâyenin içinde var olan ve onu dönüştüren bir aktör.
Yapay zekâ ile üretilen filmlerde “anlatıcı kimdir?” sorusu gündeme geliyor. Sizce bu, sinemada yeni bir estetik tartışmayı mı tetikliyor?
Yapay zekâ ile üretilen filmlerde anlatıcı sorusu, sinemanın temellerini yeniden düşünmemizi gerektiren bir tartışmayı tetikliyor. Yapay zekâ burada bir araç olmaktan öteye geçerek, hikâyenin yapı taşlarını algoritmik bir mantıkla yeniden üretiyor. Bu durumda sorulması gereken soru şu: “Anlatıcılık artık sadece insanın yarattığı bir bilinç midir, yoksa insan ve makinenin ortak üretimiyle ortaya çıkan yeni bir sinematik özne var mıdır?” Yapay zekâ, belirli estetik kararları otomatikleştiriyor ama aynı zamanda yönetmenle algoritma arasında bir yaratıcı ortaklık kuruyor. Örneğin, bir görüntü stili, kurgu geçişleri ya da ses-müzik düzenlemeleri, algoritmanın “öğrenmiş estetiği” ile yönetmenin vizyonunun birleşiminden doğuyor. Bu, sinemada anlatının doğasına dair yeni bir estetik tartışmayı başlatıyor. Hikâye yalnızca ne anlatıldığıyla değil, nasıl anlatıldığıyla, hatta kimi zaman kimin ya da hangi sistemin anlattığıyla tanımlanıyor. İzleyici artık bir filmi yalnızca insanın bakış açısıyla değil, insan ile yapay zekânın birlikte kurguladığı yeni bir bakış açısıyla deneyimliyor
Cep telefonuyla dahi film çekilebildiği bir çağdayız. Bu erişilebilirlik, festivalin film seçimlerine nasıl yansıyor?
Demokratikleşme sinemaya çeşitlilik getirdi. Farklı dillerden, kültürlerden, coğrafyalardan yepyeni sesler duyuyoruz. Elbette bu erişim beraberinde telif, etik ve içerik sorumluluğu da getiriyor. DFFI’de özgürlüğü savunurken, bu özgürlüğün nitelikli sinema ile harmanlanmasına, etik ve sürdürülebilir bir çerçevede korunmasına da dikkat ediyoruz.

DFFI’yi İstanbul’un uluslararası film festivalleri haritasında nasıl konumlandırıyorsunuz?
İstanbul tarih boyunca kıtalar arasında bir köprü oldu. Biz bu köprüyü sinemada, özellikle dijital anlatı alanında kuruyoruz. Hedefim, İstanbul’u kısa film ve dijital sinemanın geleceğini tartışan küresel bir merkez haline getirmek. Türkiye’den doğan bu festival, uluslararası bağımsız sinema ekosisteminde nitelikli sinemaya sahip çıkarken dönüşümü kucaklayan güçlü bir referans noktası olabilir.
DFFI’yi ilk kez keşfeden izleyicilere, bu yıl kaçırmamaları gereken şey nedir?
DFFI’yi ilk kez keşfedecek izleyiciler için bu yıl kaçırılmaması gereken deneyimler oldukça özel. İstanbul’un farklı mekanlarında, 14 ülkeden kısa filmlerin ücretsiz gösterimlerinin yanı sıra, bir ilk olarak AI sunucu eşliğinde gerçekleşecek çevrimiçi gösterim de sizi bekliyor. Özellikle yapay zekâ destekli film seçkimizi mutlaka görmenizi öneririm; bu filmler yalnızca bugünü değil, sinemanın önümüzdeki on yılını da şekillendirecek ipuçlarını taşıyor. Ayrıca festivalin atölye ve panelleri, bu dijital dönüşümün entelektüel boyutunu keşfetmek için eşsiz bir fırsat sunuyor.
DFFI 2025: Dijital Dönüşüm ve Yapay Zekâ ile Sinemada Yeni Ufuklar
3. DFFI, bağımsız sinemanın yaratıcı gücünü dijital dönüşümün dönüştürücü etkisiyle buluşturuyor ve dört gün boyunca İstanbul’u uluslararası kısa filmlerin, özgün hikâyelerin ve yenilikçi perspektiflerin merkezi haline getirecek. Festivalin öne çıkan bölümlerinden biri olan Crea Center Programı, sinema sanatında dijital dönüşüm ve yapay zekâyı odağına alıyor. Katılımcılar, sinematografiden senaryoya uzanan yeni üretim araçlarını sektörün değerli isimleriyle keşfederken ufuk açıcı içerikler deneyimliyor.
18 Ekim Açılış Programı | Bilim Beyoğlu
13:00 – 16:30 – Film Gösterimleri – Finalist Filmler
Paneller & Söyleşiler
17:00 – 18:00 Sinema Yazınında Video Deneme / Makale (Video Essay / Article in Cinema Literature)
Moderatör: Doç. Dr. Fırat Sayıcı
Konuşmacı: Prof. Dr. Hülya Önal
18:15 – 19:45 Sinemada Üretken Yapay Zeka ve Etik Sınırlamalar (Generative Artificial Intelligence in Cinema and Ethical Boundaries)
Moderatör: Prof. Dr. Funda Savaş Gün
Konuşmacılar:
Doç. Dr. Gamze Nil Arkan
Serkan Semiz (VFX Producer / Supervisor, Mojo FX)
Burhan Gün (Yapımcı / Avukat)
19 Ekim Crea Center Çekmeköy Programı:
14:00 – 15:15: Uluslararası seçkin kısa film gösterimleri + Atölye/Workshop
15:30 – 17:00: Uğur İçbak ile Sinematografi ve Dijital Dönüşüm
17:30 – 18:30: Kerim Ceylan ile Senaryo Yazımı ve Yapay Zekâ: Yaratıcılığın Yeni Eşiği
Ücretsiz kayıt ve biletler: Biletino
Detaylı program ve bilgi: digitalfilmfestival.org