Paylaş:
İstinye Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Özgenur Reyhan Güler’in uluslararası ödüllü tasarımcı ve Mod Creative’in kurucusu Ali Aydın ile gerçekleştirdiği “Hollywood’da Hikâye Yaratmak” başlıklı derinlemesine söyleşi, sinema endüstrisinin görsel iletişimdeki rolünü, politik baskılarını ve yapay zekâ (YZ) karşısındaki geleceğini gözler önüne serdi. Dünyanın en büyük stüdyolarının tasarım evreninde film afişi tasarımı alanında en güvendiği isimlerden biri olan Aydın’a göre, tasarım estetikten öte, “hafızaya işleyen bir duygu inşası” ve kendisinin işi “hikayenin ruhunu yakalamak”.
Dr. Güler’in, Aydın’a “Görsel dünyayı kurma isteği ne zaman başladı?” sorusu üzerine, Ali Aydın tasarımla tanışmasının üniversite yıllarına denk geldiğini, 90’ların sonunda Blade Runner, Matrix ve Fight Club gibi yapımların film afişi tasarımına duyduğu ilginin onu bu yola yönlendirdiğini belirtti. Bu ilgi, Aydın’ın “Acaba bu afişleri kimler yapıyor?” sorusuyla başka bir aşamaya geçmesini sağlamış. Türkiye’de yayıncılık sektöründe yaklaşık 3.5 yıl çalıştıktan sonra, global bir tasarımcı olma arayışına girdiğini ve 2009 yılında Amerika’dan aldığı bir teklifle Hollywood’a adım attığını anlattı. Aydın, işinin bir filmin ruhunu yakalama sanatı olduğu ve tasarımın sadece estetik kaygı taşımadığı, aynı zamanda hafızaya işleyen bir duygu inşası olduğu vurgulandı. Ajans ekibiyle birlikte dünyanın en büyük stüdyolarının güvendiği bir isim olarak, Hollywood stüdyolarının kalbine kadar uzanan kariyer yolculuğunu paylaştı.
Film Afişi Tasarımında Milimetrik Yaratıcılığın Kültürel Şoku
Aydın, Türkiye’deki esnek yaratıcılık kültüründen Hollywood’daki milimetrik yaratıcılık kültürüne geçişin kültürel bir yolculuk olduğunu ifade etti. Bu süreci “kültürel bir şoktan ziyade, tasarım sürecinin yeniden inşası” olarak tanımladı. Türkiye’deki sezgisel ve içgüdü odaklı tasarım sürecinin aksine, Batı’da tasarım veri güdümlü, analitik, brief odaklı ve kolektif takım çalışmasına dayanır. Hollywood’un kendisine kattığı en büyük değerin, bir görselin mükemmelliğinin bireysel bir vizyondan ziyade, kolektif enerjiden geldiğini öğrenmek olduğunu belirtti. Ayrıca, kültürel farklılıklar nedeniyle, ABD’de bireysel silahlanma sorunu sebebiyle, birine doğru doğrultulmuş silah görselinin afişlerde asla kullanılamayacağı gibi katı kısıtlamalar bulunduğunu da ekledi.
Hollywood: Üç Fabrika ve Propaganda Mekanizması
Ali Aydın, Hollywood’u sadece bir çark değil, bir rüya, propaganda ve tüketim fabrikası olmak üzere üç temel yapıda nitelendirdi. Hollywood’un bu üçlü mekanizması, özellikle film afişi tasarımı gibi görsel alanlarda kültür ve tüketim ilişkisini belirgin şekilde şekillendiriyor. Örneğin 1984 yapımı Rambo filminin sadece bir kahramanlık hikayesi olmadığını, aynı zamanda bir seçim kampanyası aracı haline geldiğini ve Pentagon’un yeni silahlarını denediği bir platform olduğunu vurguladı. Yakın dönemde ise Barbie filminin, oyuncak üreticisi MATEL’in hisselerini %500 artırdığını belirterek, Hollywood’un tüketim kültürünü nasıl yeniden tasarladığını örnekledi. Aydın, sektörün mutsuz sonları sevmediğini, çünkü filmlerin mutlu bitmesinin ardından izleyicinin o filmin kupası veya tişörtü gibi ürünlerini almasını teşvik ettiğini söyledi.
Dr. Güler’in eleştirel bir bakış açısıyla, Hollywood’daki bu çarkın “düşünmeyi unutturup tüketime yönlendiren” bir sistem olduğunu belirterek, “Bu oyun alanını eleştiriyor musun hiç kendi bakış açından?” sorusunu yöneltmesi üzerine Aydın, Homo Sapiens’in (düşünen insan) yerini Homo Videns’e (gören insan) bıraktığını ve herkesin bu tüketim çarkının bir dişlisi olduğunu hatırlattı.

Tasarımcının Rolü ve Politik İklimin Gölgesi
Aydın, kendini görsel bir hikaye anlatıcısı ve yaptığı işi bir marka mühendisliği olarak konumlandırıyor. Sektörün, Mad Men dönemindeki klasik reklamcılık anlayışından sıyrılıp, veri tabanlı, algoritmalı ve yapay zekayı kullanan bir ajans modeline dönüştüğünü ifade etti. Sektörün tamamen politik iklimle şekillendiğini belirterek, Obama döneminde siyahi filmlerin sayısının arttığını ve 12 Years a Slave gibi filmlerin Oscar kazandığını hatırlattı. Ancak bu politik hassasiyetlerin işi durdurabildiğini, örneğin Ermenistan’daki yolsuzluğu anlatan I’m Not Alone belgeseli kampanyasının, Azerbaycan-Ermenistan Savaşı nedeniyle hiç yayınlanmadığını aktardı.
Tasarımın Geleceği: Yapay Zeka Bir Tedarikçi mi Olacak?
Söyleşinin kapanışında, öğretim üyesi Dr. Özgenur Reyhan Güler’in yapay zekânın tasarımın geleceğindeki rolü üzerine yönelttiği sorusuyla dikkatler geleceğe çevrildi. Ekran endüstrisinin dikey çekimler, TikTok ve özellikle yapay zeka (YZ) nedeniyle hızla değiştiğine dikkat çeken Aydın, YZ’nin video üreten modeli Runway’in, John Wick’i yapan Lionsgate ile işbirliği yaptığını belirterek, gelecekteki müşteri, yapay zeka ve ajans sektör yapısını üç ayaklı olarak gördüğünü söyledi. Yapay zekânın, özellikle film afişi tasarımı süreçlerinde konsept üretimini hızlandırdığına dikkat çekti. Aydın, ajansların YZ ile müşteri arasında bir tedarikçi/aracı rolüne dönüşebileceğini ve YZ’nin ürettiği konseptlerin ajansların önüne geçmeye başladığını dile getirdi. Bu tablonun ürkütücü olduğunu kabul etse de insani dokunuşun (craftman) hala kaybolmayacağını umduğunu ifade etti.










